Bir ülkenin idaresinde en mühim husus ADALETTİR.

            “BİR DEVLET KÜFÜR ÜZERE AYAKTA DURUR AMA ZULÜM ÜZERE DURMAZ” Hadisi Şerifi bunu çok güzel açıklamaktadır.

             Adaleti gerçekleştirecek olan da DEVLETTİR.

             Devlet de adaleti “YARGI” kurumu ile yerine getirir.

             Yargının verdiği karar kesindir ve yerine getirilmesi mecburidir.

             Bununla ilgili bir yargı kararı ve sonucuyla ilgili yaşanmış bir olayı dinledim.

            Tanıdığım bir arkadaşımızın mahdumesi “hemşire” iken, Pensilvanya bağlantılı örgüt suçlamasıyla görevine son verildi, işinden atıldı.

            Çok tabii olarak iş mahkemeye intikal etti.  Mahkeme kararı şöyle:

            “Şüpheli hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan soruşturmaya bağlanmış olup,

            Şüphelinin TKHK  O…… Kamu Hastahaneleri Birliği’ndeki görevinden 672 sayılı KHK ile ihraç edildiği tespit edilmiştir.

            Şüphelinin BYLOCK sisteminde KAYDI BULUNMAMIŞTIR.

            Ayrıca şüpheliyle ilgili herhangi bir şekilde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne mensup olduğuna dair GİZLİ TANIK BEYANI, başka bir şüpheli beyanı veya                          FOTOĞRAFTAN TEŞHİS İŞLEMİ YOKTUR.

            Şüphelinin SGK kayıtları incelendiğinde FETÖM/PDY silahlı terör örgütüyle iltisaklı bir KURUMDA ÇALIŞMADIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR.

            Şüphelinin BANKASYA  ’da hesabı varsa da yüklü miktarda PARA YATIRMA İŞLEMİNİN OLMADIĞI, para yatırma tutarının 1000 – 2000.- TL. tutarında CÜZİ bir miktarda olduğu, zaten söz konusu HESAPTAKİ PARALARIN DA ÇEKİLDİĞİ TESPİT EDİLMİŞTİR.

           Şüphelinin veya ailesinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı herhangi bir EĞİTİM KURUMU, DERNEK ya da VAKIF ile İLİŞİĞİ TESPİT EDİLMEMİŞTİR.

          Tüm dosya kapsamından şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak DELİL ELDE EDİLEMEDİĞİNDEN şüpheli hakkında KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,  Kararın şüpheliye tebliğine,

           CMK’ nın 172 ve devamı maddeleri uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde  D…….. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine itirazı kabil olmak üzere karar verildi. 19/01/2018”

           Mahkeme kararında açıkça görüldüğü gibi, herhangi bir suç unsuru olmadığı ve kovuşturmaya gerek kalmadığı ortaya konulmuş, suçsuzluğu yargı kararı ile tescil edilmiştir.

           Buna rağmen bugüne kadar görevine iade edilmemiş, mağduriyeti giderilmemiştir.

           Hem de arkadaşım olan babası, iktidar partimizin bir ilçe yönetiminde olduğu halde!

           Benzeri birçok mağduriyeti yaşayan binlerce insanın var olduğunu herkes bilmektedir.

           Bir başka tanıdığım da, bir büyük şehrimizde bir mühim kurumda şube müdürü iken, hem şube müdürlüğünden hem de işinden edilmiş, hiçbir tutuklama, yargılama veya suç isnadı ortaya konulmadan memuriyetine son verilmiş, yıllardır işine döndürülmemiştir.

           “SUÇ VARSA CEZA VARDIR” hukukun temel pırensibidir.

            Suçu tespit edecek olan da sadece YARGIDIR. Yargının böyle bir kararı olmadan insanları suçlamak ve işinden etmek hukuk dışı bir uygulamadır.

            Verilen yargı kararları ise kesindir ve uygulanması elzemdir.

            Hal böyle olduğu halde, uygulamada farklılıkları görmek şaşırtıcı ve izahtan varestedir.

            Hemen herkesin, en tepeden en alta kadar, yediden yetmişe peşinden koştuğu, en azından sempati duyduğu ve arkalarına takıldığı  tarihlerde, ben tenkit ediyor, “Bu işte bir yanlışlık” var diyordum.

            Ne garip tecellidir ki, bugün bu konuda mağdur edilenlerin hakkının iadesini isteyen nadirlerden biriyim.  O günlerde nadirdim, bu günde nadir durumdayım. En azından sesi çıkanların çok nadir olduğunu biliyorum.

            Asla ve  kata böyle olmamalı, hukukun gereği neyse o yerine getirilmelidir.

            Terör örgütü ile ilişkisi olmadığı yargı tarafından tescil edildiği halde hakları iade edilmeyen insanları, terör örgütünden dolayı mağdur ederek, oradan uzaklaşmasına değil, Allah korusun yakınlaşmasına fırsat vermeyelim.

            Tek bir maaş ile geçinen ve bu nedenle mağdur edilen, çalışma hakkı elinden alınanların, aile fertlerinin, çoluk çocuğunun ne hale geldiği, yoksulluk ve açlığa mahkum edildiği unutulmamalıdır.

            Varsayalım ki aile reisi  örgüte iltisaklı çıktı ve işinden atıldı ya da cezaevine kondu.

            Ailesinin ve çocuklarının suçu nedir? Onları mağdur etmeye hakkımız var mıdır?

            Avukat arkadaşım  Yaşar Ramazanoğlu’nun fes de paylaştığı şu tespit, mevzuyu çok güzel bir şekilde izah ediyor:

            “Malum, İran'da, zehir tacirlerinin cezası idam!

           Ancak cezanın infazından sonra fakr- ü zarurete düşen evlâd- ü ıyâline devlet tarafından sahip çıkılıyor ve maaş bağlanıyor!

             Bu uygulama, bütün suç türleri için geçerli.

             Efendim, bizde idam yok, ama uyuşturucu ticaretinin cezası ağır, diyeceksiniz.

             Gerçekten ağır, ama caydırıcılığı yok. Mahkûm ediyor, adamları cezaevinde besliyoruz.

             Peki, muhtaç durumdaki çoluk çocuğu ne yapıyor?

             Onlardan bize ne?

             Sözde sosyal devletiz.

             Şu beğenmediğimiz İran kadar olamadık!”

             YARGISIZ İNFAZ olamaz, olmamalı, yargı kararı da yok sayılıp, dolayısıyla YARGI da İNFAZ Edilmemelidir.

             YARGI BAĞIMSIZLIĞI, ADİL YARGILAMA, HIZLI YARGILAMA, YARGI KARARLARININ KAMU VİCDANINDA YER BULMASI VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ bir ülkede olmazsa olmazlardandır. İnsan hayatın temeli, teminatıdır. Devletin bekası da buna yani ADALETE bağlıdır.