Kitap okumak “başarı” kelimesinin olmazsa olmazlarındandır. Fakat “kelime dağarcığımızın gelişmesi” için mutlaka seçici olmamız, edebi değeri olan metinleri okumamız çok önemli. Çünkü günlük konuşma dili, 500 kelimeyi geçmemektedir ve okumamız gereken metinler bunun çok üzerinde bir kelime miktarı ile yazılmış olmalıdır. Maalesef günümüzdeki popüler kitapların çoğu bu konuda yetersiz kalıyor. Bu yüzden öncelikle Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Refik Halit Karay, Oğuz Atay gibi dilimizi çok iyi kullanan ve kullandıkları kelime sayısı 10 bin adedi aşan yazarların mutlaka okunması gerekiyor. Bunun yanında şu üç madde de çok önemli:

1- Kitaplar düşünerek okunmalı. Çünkü aynı anda yapılabilen nadir şeylerdendir okumak ve düşünmek.

2- Kalem ve not defteri ile notlar alınmalı. Önemli görülen kısımların altı çizilmeli. Kitabın, “okunduğu belli olacak kadar deforme edilmesi” gerektiği bile söylenebilir.

3- Hızlı Okuma Teknikleri “çok gerekmedikçe” kullanılmamalı. Tam tersine yavaş okunmalı ki daha çok istifade edelim. (Sesli kitap ve elektronik kitaplar yerine mümkün olduğunca basılı kitaplar tercih edilmeli).

Önceki gün Küçük Prens’in “Büyükleri hoş görmeli çünkü onlar bir zamanlar çocuk olduklarını unutuyorlar.” sözü ile karşılaştım bir paylaşımda. Bu sayede tekrar okumaya karar verdim. Ve böylece çok uzun yıllar önce okuduğum bu kitabı o zaman yukarıda sıraladığım maddelere uygun bir şekilde okumamış olduğumu da fark etmiş oldum. Büyüklerin, ebeveynlerin ve yöneticilerin, “insanlık kadar eski halleri”, hacmi de, ismi de küçük fakat içerdiği hayat dersleri ile çok derin bir kitap olan Küçük Prens’te yoğun bir şekilde işleniyor. “Kutsal kitaplar”dan sonra en çok dile çevrilen (250 dil ve lehçe) ve tüm zamanların en çok okunan kitabıdır aynı zamanda.

İçinde bir Türk gökbilimciden bahsedilen bölümü yeni fark ettim ve bu bölümün yakın tarihimiz açısından önemini daha çok hissettim. 100 sayfalık bu kitapta, bir çocuğun gözünden büyüklerin davranışlarına yönelik ilginç ve doğru tespitler yer alıyor:

- İnsanlar tek bir bahçeye beş bin gül dikiyorlar fakat yine de aradıklarını bulamıyorlar. Halbuki aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir. Fakat gerçek gözle görülmez ki. Yüreği ile bakmalı insan.

- Benim geldiğim Asteroid bir Türk Gökbilimci tarafından 1909 yılında bulundu. Bu buluşunu o zamanlar Uluslararası Astronomi Kongresinde harika bir sunumla açıklamıştı. Fakat fes ve şalvar giyiyor diye kimse onun söylediklerine değer vermemişti. Büyükler böyledir işte..

- Siz istiyorsunuz ki çöllerin ortasında susuz bıraktığınız insanlar size gül bahçesi sunsun.

- Kendilerini beğenmiş insanlar başkalarını kendilerine hayran sanır.

- Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden.

- Birini görmeden sevecek kadar güzel bir kalbe sahip çok az insan var.

- Büyüklere “Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerde saksılar çatısında kumrular vardı.” dersen bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi fakat “Bir milyonluk bir ev gördüm” deyin bakın nasıl “Aman ne güzel ev” diye haykıracaklardır.

Küçük Prens, Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan ve 1943'te yayımlanan masalsı bir kitap. Yazar, 1. Dünya Savaşı’ndan yeteri kadar dersini alamayan ve dünyayı, 70 milyon insanın öldüğü 2. Dünya Savaşı’na sürükleyen büyüklere ve modern yaşama tarzına bir tepki olarak yazmıştır. Fakat ne 2. Dünya Savaşı ne de Küçük Prens’in serzenişleri, büyükleri yeni savaşlardan ve katliamlardan alıkoyamamıştır.

5 bin 500 yıl önce yazılmış Sümer Yazıtları’nı inceleyen uzmanlar, yetişkinler tarafından günümüzde de çok dillendirilen bir cümleyi okuduklarında çok şaşırmışlar. Cümle şöyleymiş:

- Ne olacak bu gençlerin hali?

Oysa Küçük Prens, konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor ve kanaatimizce soruyu adeta tersinden soruyor:

- Ne olacak bu yetişkinlerin hali?