Kimse elindekinin değerini bilmez sahip olduğu sürece. Ama bir gün elinden uçup gittiğinde, geriye

Tek bir söz kalır; KEŞKE!

Yaşamımız boyunca böyle olmadı mı?

Aşkta...?

İşte ..?

Siyasette..?

Yaşamda..?

Biz Türklere has tavırdır, ’’kör ölür badem gözlü olur’’

Yaşarken kıymetini bilmediklerimizi, ölümü ardından müthiş methiyelerle yâd ederiz.

Son günlerde ailece yaşadığımız acı, aksine gerçekte kıymetli olanı yâd etmek, sizlerle paylaşmak istememdir.

Geçenlerde yeğenimden aldığım elim bir haberle, bin kilometre uzaktaki şehrim Trabzon’a, yola revan olduk.

Rahmetli Hafız Raif amcamın 92 yaşındaki eşi, yengem yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyormuş.

Salı günü Trabzon’a vardım…

Hastaneye gittim, şükür yengemi(ablamı) canlı görme şansını Mevla’m lütfetti.

Lakin ailemizin yaşayan en büyüğü yengem yoğun bakımda son nefesini alıyor.

Doktorlarla yaptığım görüşmede, yengemin yaşlılığa bağlı çoklu organ yetmezliği ile mücadele ettiğini öğrendim.

Doktor hanım, her an her şeye hazırlıklı olun, tavsiyesi yüreğimi burktu.

Çileli yaşamı bir film şeridi gibi gözlerimin önüne süzülü verdi.

Koca çınar, ömrünü ailemizin hizmetine adamış, kar kış dememiş, saçını bizler için süpürge etmiş, cefakar Karadeniz anası..!

Ölüm döşeğinde, nefesleri sayılı..!

Rahmetli Hafız amcam, 27 yaşında genç bir hafız/imamken miyopati hastalığına yakalanıp belden aşağısı işlevsiz kalmış.

Hasta hanede tedavisi sırasında tanıştığı yengemle bir birlerini beğenirler.

Engelli amcama âşık olan yengem kısa süre sonra amcamla evlenmiş.

İki çocukları olmuş, biri kız biri oğlan.

Amcam çok akıllı bir adam, o yıllarda engeline rağmen köyde bakkal dükkânı işletiyor.

O gün ki bakkal, günümüz süper market seviyesinde.

Yengem, her gün amcamı evden sırtına yüklenip bakkala yaklaşık 150 metre taşıyıp, yerleştirip eve geliyormuş.

Eve geldiğinde işler biter mi? Asla.

Ahırda en az 5 tane inek,

Evde, kaynana, kaynata, amcam gibi miyopati hastası engelli görümce…

İki tane küçük çocuk..!

Tüm bu işlere yetişip yuvayı daim kılmak…

Yeter mi?

Elbette yetmez, yıl 1950’li yıllardır, Anadolu’da fakirlik, fukaralık milleti canından bezdirdiği, yaman yıllar.

Bir hane içinde dört ailenin beraber yaşadığı, evlerin adeta küçük tımarhaneye döndüğü zamanlardır.

O büyük evin, en küçük evladının, çocuğu olarak dünyaya geldiğimde takvimler 1968’i gösteriyormuş.

Babam asker,

Rahmetli anacığım beni babam askerde iken dünyaya getirmiş.

O günlerde, rahmetli anacığımın en büyük yardımcısı işte o kahraman kadın,  yengemmiş.

Büyük amcam olan Yakup beyin zürriyeti yoktu, Yakup amcamın eşi kedi beslerdi.

Sanırım çocuk sevgisini kedilerden sağlardı.

Elbette, yengeminse  bizlerde emeği çoktur!

Lakin, Yakup amcamın eşi kedi besler, bu rahmetli yengem  bizleri beslerdi..!

Doktor hanım, çoklu organ yetmezliği ile mücadele eden yengemden bahsederken,  yukarıda yazdığım yaşanmışlıklar yüreğimi burktu gözlerim doldu.

Salı gününde başlayan hasta hane safa timiz Cuma günü saat 15.30 da son buldu.

Ömrü ailemizin birliği, dirliği için çabayla geçen ablam, Yaradan’ıyla buluşup, emaneti sahibine teslim etti, bizleri tarifsiz acılara gark eyledi.

Allah cc rahmet eylesin.

Ailemiz, cenaze merasimini Cumartesi günü saat 14.00’de eda etmek üzere karar kıldı. Cenaze hazırlıklarına başladık.

Köyümüzün muhtarı, Hacı Halil Küçük bey, cenazemize iştirak etti, kendisiyle köyümüzle alakalı sorunları konuştuk, geçmişi yâd ettik.

Taziye verdi, acımızı paylaştı minnettarım..!

Sokağa çıkma yasağı, pandemi kuralları derken birde Trabzon’da uygulanan Sela okuma yasağıyla yüzleştik…

Enteresan, aslında yanlış bir uygulama gibi olsa da, mantığı akla uygundu.

Cenaze ve taziyelerde bulaş çoğalıyormuş..!

Buna rağmen uzaktan, yakından akraba, dost cenazemiz oldukça kalabalık oldu.

Tüm katılanlardan Allah razı olsun.

Koca çınarı, yıllarca sırtında taşıdığı aşkının, ’’Hafızının’’ yanına emanet edip geri geldik.

Keşke dememek için, şimdiden yaşayanlarımızın kıymetini bilelim.

Kaybedince, hiçbir şeyin hiçbir ehemmiyeti kalmıyor..!

Nerde mi?

Aşkta , işte, yaşamda, siyasette..!

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

‘’Layık olanları, yaşarken takdir ettiğimizde’’