FUHUŞ GERÇEĞİ VE İSLAM’IN KADIN ONURUNA GETİRDİĞİ KORUMA: TÜRKİYE ÖRNEĞİNDE BİR DEĞERLENDİRME
Kadının onuru, sadece bireysel değil, toplumsal bir değerdir.
Onurun korunması ise medeniyetlerin samimiyet testi gibidir.
Modern dünyanın “özgürlük” maskesiyle meşrulaştırdığı fuhuş sektörü, bugün Türkiye gibi bir İslam toplumunda dahi devlet gözetiminde veya göz yumulmuş şekilde işlemeye devam etmektedir.
56 Genelevde yaklaşık 3000 kadın resmî olarak fuhuş yapmakta, 750 bin kadın evlerde ve sokaklarda fuhuşa sürüklenmekte, pavyon ve barlarda 2 milyondan fazla kadın cinsellik temelli çalıştırılmakta, 500 binden fazla kadın ise lüks otel ve eğlence sektörlerinde “elit” fuhuşa maruz kalmaktadır.
Bu tablo, sadece bir “ahlaki çöküş” meselesi değil; aynı zamanda kadına, aileye ve topluma yönelmiş sistematik bir saldırıdır.
İSLAM’IN FUHUŞA YAKLAŞIMI
Kur’ân-ı Kerîm fuhuşu sadece bireysel bir günah olarak değil, toplumu çürüten bir sistem olarak ele alır.
Nur Suresi 19. ayette şöyle buyrulur: "İçinizden fuhşiyatın yayılmasını arzu edenler yok mu! Onlara dünyada da ahirette de acıklı bir azap vardır." (Nur 24/19)
İslam, fuhşun yalnızca haram olduğunu söylemekle kalmaz; bu sistemin zeminini hazırlayan tüm unsurları da ortadan kaldırmayı hedefler.
Kadının bedenini bir ticari metaya dönüştüren her sistem, İslam nazarında zulümdür.
Zina, açıkça haram kılınmış (İsra 17/32), iffetin korunması farz kılınmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise “İffetli kadınlara iftira atanlar” için en ağır uyarıları yapmış, kadın bedeninin korunmasını bir ümmet meselesi olarak görmüştür.
TÜRKİYE’DEKİ GERÇEK: SEKÜLER DÜZENİN ÇELİŞKİLERİ
Türkiye’de genelevlerin varlığı, resmî belgelerle kayıt altına alınmış bir fuhuş düzenidir. Bu düzenin devlet eliyle “vergi” karşılığı meşrulaştırılması, seküler hukuk sisteminin kadını bir meta olarak görmeyi içselleştirdiğini gösterir.
Öte yandan; kayıt dışı fuhuş, sanal platformlar ve lüks otel pazarları üzerinden elit kesime de hizmet verir hale gelmiştir. Kadının değeri “arz-talep” kanunları üzerinden belirlenir olmuştur.
Fuhuşa sürüklenen yüz binlerce kadının arkasında ise yoksulluk, çaresizlik, eğitim eksikliği, aile içi istismar ve sistematik kadınsızlaştırma projeleri yer almaktadır.
Kadın dernekleri ve insan hakları örgütlerinin bu konudaki sessizliği ise dikkat çekicidir.
Feminist söylemler genellikle “kadın istediği gibi yaşar” başlığı altında fuhuşu “özgürlük” gibi göstermekte, beden ticaretine ideolojik kalkan olmaktadır.
İSLAM’IN ALTERNATİFİ: KORUMA VE İZZET
İslam, kadını sadece korunması gereken bir varlık olarak değil; toplumun temel taşı olarak görür. Kadının iffetini, sadece bireysel değil, kolektif bir şeref meselesi sayar. Evlilik kurumunu teşvik eder, zina yollarını kapatır, tesettürü emreder, erkeği de sorumlu tutar.
Kadınları fuhşa zorlayan veya aracılık edenlere yönelik ceza ayetleri doğrudan ve nettir: “Kadınlarınızı, namuslu kalmak isterlerken, dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın.” (Nur 24/33)
Bu ayet, fuhuşu teşvik eden her sistemin, ister kapitalist ister seküler olsun, insanlık dışı olduğunu ifşa eder.
Devlet, İslamî bir bakışla; kadınları koruyan, onları eğiten, ekonomik destek sunan, aileyi güçlendiren politikalar üretmeli ve bu sektörü tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemelidir.
SONUÇ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
İslami bakış, kadını yalnızca “korunan” değil, aynı zamanda “onurlandırılan” bir varlık olarak görür.
Bugün Türkiye'de yaşanan fuhuş sorunu, sadece bireylerin ahlaki zayıflığıyla açıklanamaz; sistematik ve organize bir yapının ürünüdür. Genelevleri kapatmak, bu sorunun ilk adımıdır; fakat esas mücadele kadının ekonomik, sosyal ve ahlaki olarak ayağa kaldırılmasıyla verilir. Bu da İslam’ın bütüncül modelinde mevcuttur.
İslam’a dönüş, yalnızca bir inanç değil; aynı zamanda bir sosyal adalet ve onur inşasıdır. Kadının satılmadığı, kiralanmadığı, sömürülmediği bir toplum için İslam’ın ahlakı, tek alternatif olarak karşımızda durmaktadır (Gökhan Dihkan’dan alıntı)