Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bünyesinde bir araştırma yapılır. 2007 yılında yapılan bu araştırma Avrupa Birliğine üye ülkeler de dahil toplamda 27 ülkeyi kapsamaktadır. Bu 27 ülkenin okullarındaki ders kitapları incelenir ve Türklere yönelik öfke ve önyargı dolu ifadeler olup olmadığı araştırılır. Sonuçta öncelikle ilkokul çocuklarına olmak üzere tüm kuşaklara, beklenenin de üzerinde bir düşmanlık aşılandığı ortaya çıkar. Hatta Almanya’da imla kılavuzunda Türk kelimesi “sahtecilik yapan” olarak tanımlanmaktadır. . "Dış Ülkelerin Ders Kitaplarında Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Aleyhinde Tespit Edilen Hususlar Dokümanı" adlı bu araştırmada, Finlandiya’dan ABD’ye Gürcistan’dan İtalya’ya kadar farklı ülkeler incelenir ve hakarete varan, düşmanlık tohumları eken onlarca ilginç kelime ve ifade tespit edilir. (Habertürk.com)

Affınıza sığınarak birkaç tane örnek vermek istiyorum:

Şeytanın askerleri,

Sahtekar, Manevracı, Asalak, Tecavüzcü

İşgalci, Yağmacı,

Atilla’nın barbarları, Diktatörlük

Türkler yerini öğrenirlerse seni ya köle yaparlar, ya da asarlar, kazığa oturturlar, derini yüzerler. Annenin de ırzına geçerler

Thomas Edward Lawrence, takma adı ile Arabistanlı Lawrence veya kendini Araplara tanıttığı ismi ile John Hume Ross, wikipedia’da şöyle tanımlanıyor:  İngiliz ordu subayı, arkeolog, diplomat ve yazar. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı düzenlenen Arap Ayaklanması'nın başarılı olmasındaki en mühim figür olması ile tanındı.

Lawrence’ın bu şöhreti savaştan sonra yazdığı Bilgeliğin Yedi Sütunu isimli kitabı ile ve bu kitabından uyarlanan ARABİSTANLI LAWRENCE isimli film ile daha da artar. Özellikle filmin en iyi film başta olmak üzere 7 dalda Oscar ödülü alması ile karşı görüşte olan araştırmacılar artık dayanamaz ve Lawrence’ın başka ajanların başarılarını da kendine mal ettiğini ve kendisini övmekte aşırıya kaçtığını belirtirler. Araştırmacılara göre Lawrence hayali kurguları da kitabına dahil etmiş, örneğin en az üç günde aşılabilecek olan Sina çölünü iki günde aşması gibi olağandışılıklara ve birkaç tane olan savaş yarasının onlarca olduğu gibi abartılara da kitabında yer vermiştir.

Filmde batılı karakterler, iyi giyimli, entelektüel ve özgüveni yüksek kişiler olarak işlemekle birlikte doğulu karakterler ilkel şartlarda yaşayan, pis elbiseler giyen, kendisini ifade edemeyen insanlardır. Onları eğitecek ve adam edecek kişilerde elbette modern ve gelişmiş insanlar olarak, batılılardır. Lawrence ise o batılı entelektüelin ta kendisidir.

Kabul edelim ki, Lawrence’ın reddedilemeyecek bir başarısı var: Arapların bir kısmının da olsa Osmanlıya karşı isyan etmesini ve düşman olmasını sağlamak. Sinema severlere 3.5 saat süren bu filmi izlemelerini tavsiye ediyorum.

Bu arada, “İngiliz Ajanı Lawrence’ın hazin sonuna” değinmeden geçmeyelim. Günümüzde bile etkileri devam eden, “Arabistan’daki çok başarılı çalışmaları” sonrası İngiliz Devletinin kendisine tanıdığı ayrıcalıklarla 16 yıl daha yaşamış ve henüz 46 yaşında geçirdiği bir motosiklet kazası nedeni ile “başarılarla” dolu dünya hayatı son bulmuştur.

Osmanlı orduları I. Dünya savaşında yedi cephede savaştı : Kafkas ve Galiçya cephelerinde Ruslarla, Makedonya'da Yunan ve Fransızlarla, Çanakkale'de İngiltere, Fransa ve İtalya ile ; Filistin, Suriye ve Irak cephelerinde İngiliz ordularıyla. Fransızlar Ermenileri İngilizler Arapları isyana teşvik etmiştir. Dolayısı ile savaş sonunda ülkemizi işgal eden ülkeler: Rusya, Yunanistan, Fransa, İtalya ve İngiltere olmuştur.

Yazımın başındaki araştırmada  okullarındaki ders kitaplarında Türkleri kötüleyen 27 ülkenin içinde bizi işgal eden ve yıllar süren işgalden sonrada türlü oyunlarla düşmanlıklarını devam ettiren bu ülkeler de var. Fakat ne ilginçtir ki bütün bunlara rağmen Fransızlara, Almanlara, İngilizlere hatta Yunanlılara hayranlığımız hiçbir zaman kesintiye uğramadı. Onların bütün düşmanlıklarına, bizi hem göğsümüzden, hem sırtımızdan vurmalarına ve tek dişi kalmış bir canavar olan kanlı medeniyetlerine hoşgörümüz nasıl olmuşsa devam etti, aksine ecdadımızı ve Osmanlıyı düşman görür bir hale geldik.  Buna ek olarak da dilimizden düşürmemizi istemedikleri bir slogan öğretmişler bize: “Araplar bizi sırtımızdan vurdu.”

Bu sloganın etkisi İsrail’in Filistin’de uyguladığı soykırımda da görülmektedir. Dünyanın gözü önünde uygulanan bu soykırıma insanlık namına karşı çıkması gerekirken, “Onlar bunu hak ediyor. Topraklarını satmasalardı. Hem zaten bizi arkamızdan vurdular” şeklinde yaklaşan insanlarımızda var maalesef.

Bütün bunları kanaatimce halen devam eden ARABİSTANLI LAWRENCE ETKİSİ ile ve buna ek olarak da “TÜRKİYELİ LAWRENCE’LAR” ile açıklayabiliriz.

HÜSEYİN BURAK UÇAR