Hükümetin içindeki en önemli, ve biz vatandaşlardan toplanan paralardan harcadığı miktar en büyük olan bakanlıklardan biri ,ülkenin bütün karayolları -havayolları ve denizyollarının tek hakimi olan Ulaştırma Bakanlığıdır...
Karayolları bunlar içinde halkı en yakından ilgilendiren’dir.Zira herkes uçağa veya gemiye binmese de ülke nüfusunun içinde karayollarında yolculuk yapmayan bir kişi düşünülemez..Şimdiki hükümet duble yol denilen gidiş gelişi ayrı şeritlerden oluşan yolların yapımını hedef olarak aldı ve bir hayli de yol yaptı ama şimdiki Ulaştırma Bakanı zamanında vatandaşı çok fazla rahatsız ve mağdur eden uygulamalar yapıldığını gözardı edemeyiz.Meselâ”hızlandırılmış tren”gibi ucube bir isim altında, eski raylar ve eski vagonlar değiştirilmeden hızlı gitmeye çalışılınca çok sayıda insanın öldüğü kazalara yol açıldı.. Geyvede olan kazayı hatırlayın.. Arifiye ile Bilecik arasındaki çalışmalar sırasında dünya demiryolculuk tarihine geçecek kazalar oldu.Bunlardan birinde buldozer denilen alâmet makine demiryoluna çıktı, tren de ona çarptı. Yaklaşık yüz yıldır tıkır tıkır işleyip duran Adapazarı-İstanbul treni ilk defa bu bakan zamanında çok trajikomik bir kaza yaptı,yabancı ile değil de İstanbuldan gelmekte olan İst-Adp treni ile kafa kafaya çarpıştı.. Bu bakan zamanında yapılan asfalt yollar , daha bitip açılışı yapılır yapılmaz bir şeridi kapatılarak tamirata alındı.. Meşhur gazeteci Uğur Dündar bu konuyu bilenlerle konuştu, ve sonuçta asfalt yolların yapımı sırasında teknik şartnameye uygun dolgu yapılmadığı ve gerekli kalınlık ve yoğunlukta asfalt tabakası dökülmediği (yani eksik mıcır ve asfalt yolsuzluğu) için bu arızaların oluştuğu açıklandı.. Yollar, yapan müteahhitlerden tam olarak ,mükemmelen yapılmış gibi teslim alındığından daha sonra bu tamir işleri çıkıyormuş..Depremden sonra Japonların yardım olarak kendi kontrollarında yaptırdığı asfaltın yapımı sırasında gördüklerinizi hatırlayın.Yağmur yağacağı zaman yeni döktükleri asfaltı naylonla kaplıyorlardı.. Dökülen asfaltın her santimi teknik şartnamedeki kalınlıkta idi..Hadi bu duble yollar bizim verdiğimiz vergilerle yapılmış olsa da bu unutulup “para mı verdiniz de hesap soruyorsunuz” denme ihtimali vardır, ama otobanlardan ne haber? Her kilometresi için para ödeyerek kullanabildiğiniz otobanda giderken bir de bakarsınız yol otobanlıktan çıkmış tek şerit olmuş..Geliş istikameti olan şerit hem gelen hem giden vasıtalara açılmış, araya da plâstikten kuka’lar konarak GÜVENLİK sağlanmış ! Mesleği avukatlık olan dostlarımız ile onların bağlı olduğu Baro’nun bir tek dava açması durumunda bu uygulama ya yasaklanır,ya da Avrupadaki esaslara bağlanır..Ama o dava’ yı hangi babayiğit açacak ? Sözünü ettiğimiz şerit kapatma yüzünden canını ve malını kaybeden insan sayısı yüz’lerle ifade edilebilir.Öyle, bir veya iki olay değildir..Gazete ve televizyonlarımız kazayı verirken sebep olarak aşırı hızı gösterir,bu da bakanlığın ekmeğine yağ sürer.. Karşılıklı olarak otobanda 110-120 km .ile giden araçları plâstik kukalarla ve kurdelâlarla böldüğün tek şeride sokacaksın, kaza olunca aşırı hız yaptı diye sadece kazada ölen şöförlerden birini suclu ilân edeceksin.… Evet hızlı giden suçludur ama şerit teke indiği zaman sıkı hız kontrolu yapılıp araçların yavaş gitmesi sağlansa bu kadar şiddetli çarpışmalar olmazdı ,bu önlemi almayan ve otoban denilen çift şeritli yolun bir şeridini kapatanlar bu kazanın asıl suçlularıdır..Geçen hafta Bolu’da oyuncak taşıyan TIR ile yolcu otobüsü çarpıştı, cesetleri tarlada el feneri ile aradılar..
***
Ayni gazete ve TV’lar yokuşta el frensiz bırakılıp birkaç kişiyi ezen kamyon haberini verirken de olayın hemen ertesinde oraya giden muhabirlerine kamyon şöförünün söylediği “frenler boşalmış” lâfına inanıp kaza sebebi olarak onu duyururlar .İleride konu ile ilgili yapılacak mahkemelerde bu haber kupürlerinin el frenini çekmeyen şöförü cezadan kurtaracağını akıllarına bile getirmezler..Bu kazayı duyururken hiçbir gazete “otobanın bir şeridi kapatılınca on kişi öldü” diye başlık atmadı.. Bu bakanlığa bağlı uçaklar ve gemilerin de karıştığı kazaları hep duyuyoruz.. Bu saydıklarımız Türkiye’nin tamamını ilgilendiren şeyler ama asıl bizi alâkadar eden konu Adapazarı-İstanbul ulaşımımızın getirildiği felâket durum.. Tren kaldırıldığından dolayı otobüsle gidip gelen Adapazarlılar şimdi Körfez gişelerinden otobanı terk edip E-5 yolunu kullanmak zorunda .Geçen gün İzmitten Derince’ye iki saatte gidilebilmiş..
***
Yüz yıldır saat gibi işleyip duran İstanbul trenimiz kaldırıldı.. Otobüs terminali de uzağa gittiği için otobüsler trenin yerini tutamadı.Şehrin göbeğinden binip dönüşte ayni yerde indiğimiz treni bundan sonra çok ararız.Bu yetmiyormuş gibi İstanbulla aramızdaki otobanı da perişan ettiler.İkide birde otobanın bir tarafı kapatılıyor.”Yahu arkadaş ben otoban ücretini ödemişim, ne hakla bunu yaparsın,bir çarpışma olursa bunun ceremesinden nasıl korkmazsın” diyemiyoruz çünkü bu ülkede bundan korkmaları için bir sebep yok..Ne dava açan var,ne hesap soran.. Kaza olduğu zaman Karayollarını veya Bakanlığı dava eden kaç kişi duydunuz bu güne kadar..Geçenlerde bir avukatımız otomobilinin camına yapıştırdığı koyu renk plâstikten ceza yiyince dava açtı , kazandı..Başka şehirlerde meselâ bankaların kart sahiplerinden aldıkları haksız paraları dava edip kazanan avukatlar duyuyoruz..Avukatlarımız ve Baro, Adapazarının İstanbul ile demiryolu ve karayolu bağlantısının getirildiği kötü durumu ya da şerit kapatma yüzünden uğranılan can ve mal kaybını dava konusu etseler veya böyle kazalarda zarar gören vatandaşlara Karayollarını ve Bakanlığı dava etmeleri için yardımcı olsalar işler daha çabuk düzelir.. İkinci –üçüncü dereceden görevlilerin şerit kapatma yetkisi kaldırılır..
Uzun lafın kısası: Hiç kimsenin ve hiçbir kurumun sesi çıkmıyor.Herkes bunu alınyazısı veya kader olarak kabullenmiş.. Hesap sorma ve hak arama alışkanlığımız olmadığından dolayı mağdur oluyoruz..