Gazze’de bir çocuğun feryadı artık sadece Filistin’in değil, insanlığın sınavıdır. Her geçen gün ölüm haberleriyle sarsıldığımız bu coğrafyada, biz sadece ekranlara bakıyor, sonra başka haberlerle meşgul oluyoruz. Oysa Gazze’de zaman durdu; insanlar aç, susuz, bombardıman altında yaşamaya değil, sadece hayatta kalmaya çalışıyor.

Bugün Gazze’de binlerce çocuk yetim, binlerce kadın dul, binlerce aile yersiz yurtsuz. 2023’ten bu yana devam eden saldırılarda on binlerce insan hayatını kaybetti. Adı konulmamış bir soykırım yaşanmaya devam ediyor. Bombalamalar sonucu şehit olanların çoğu sivil, çoğu çocuk. İsrail’in düzenli olarak hastaneleri, okulları, ibadethaneleri hedef alması artık yeni bir şey değil. Peki biz ne yapıyoruz, kınıyoruz!.

Her Siyonist saldırısı sonrası birçok Müslüman ülke lideri kınama mesajları yayınlıyor. Sosyal medya platformlarında tepki paylaşımları. Ama hepsi bu kadar. Oysa İsrail’in bombaları sadece Filistinli çocukları değil, bizim vicdanlarımızı da öldürüyor.

Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi ülkelere yaptığı ziyaretlerde milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları imzalandı. O paralarla 50 tane Gazze yeniden inşa edilir, 50 kere terörist İsrail ablukası kırılırdı. Ama o paralar, maalesef bugün Gazze’yi bombalayan uçakların finansmanına katkı sağladı. Hem de Arap ülkelerinin finansmanı ile yapıldı. Sessizlik, sadece suç ortaklığı değil; suçun kendisidir.

Ortadoğu topraklarında bu gelişmeler olurken batının vicdanı harekete geçti. Ne garip bir çelişkidir ki, Müslüman ülkelerin çoğu sessizliğe gömülmüşken, Avrupa’nın dört bir yanında insanlar seslerini yükseltiyor. Almanya’da binlerce kişi Filistin bayraklarıyla Berlin sokaklarında yürüdü. İngiltere’de bazı üniversiteler İsrail’le akademik iş birliklerini askıya aldı. ABD'de Columbia Üniversitesi’nde başlayan öğrenci direnişi onlarca üniversiteye yayıldı; kampüslerde çadırlar kuruldu, İsrail destekçisi şirketlerin üniversitelerden çıkarılması talep edildi.

Bir örnek daha: İngiltere'de bir süpermarket zinciri, yaptığı müşteri anketi sonucunda boykot edilen İsrail menşeli ürünleri raflarından kaldırdı. Bu karar, tamamen halkın vicdani tepkisiyle alındı. Peki bizde? Kaç Müslüman ülkede böyle bir adım atıldı? Kaç esnaf, “Bu ürün İsrail’e ait, satmıyorum” diyebildi? Yok diyemem ama az, çok az.

İspanya, geçtiğimiz günlerde Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyacağını açıkladı. Bu adım, sadece sembolik değil; uluslararası kamuoyunda İsrail’in işgalini hukuken sorgulayan bir duruştur. Eurovision’da İspanyol sanatçı Nebulossa, performansında “Free Palestine” mesajı vererek protesto hakkını sahnede kullandı. Bunlar küçük ama anlamlı adımlar. Katolik bir ülkede insanlar ses çıkarabiliyorsa, Müslüman ülkelerdeki sessizliğe ne demeli? İspanya devlet televizyonunda "İnsan hakları söz konusu olduğunda, sessizlik bir seçenek değildir. Filistin için barış ve adalet." Yazısı ekranda dünyaya yayın yaptı. Biz bu kadar cesur muyuz bilemedim. Gerçi TRT böyle bir yazı yayınlasa içimizdeki Siyonist severler ayaklanırlar. Ne güzel demiş Neyzen Tevfik; “Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami. Ekşi maya hamuru gibi kabardı sonradan görme gavurdan dönmeler . Geldikleri gibi gitmediler; kimi itini bıraktı, kimi bitini. Yoksa bu kadar soysuzun bizden olması mümkün değil.

Ne yapalım bizim neslin imtihanı da Neyzenin de söylediği gibi içimizdeki itlerle, bitlerle soysuzlarla da mücadele etmek.

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66. Yıllardır ümmet bilincinden söz eder bu hadisi şerifi okuruz. Bir Müslümanın derdi, tüm ümmetin derdidir deriz.

Ama Gazze yanarken, biz sadece ekran başında izliyoruz. Müslüman ülkeler ekonomik olarak güçlü olabilir, ama irade gösteremedikten sonra bu gücün hiçbir anlamı yok. Gazze’ye bir gemi gönderemeyen, bir büyükelçiyi geri çağırmayan, bir İsrail ürününü boykot etmeyen yönetimler, halkın vicdanını temsil etmiyor.

Bu yazı, bir haykırıştır. Bıçak kemiği çoktan deldi geçti. Artık daha fazla susmayalım. Bu sadece Filistin meselesi değil, insanlık meselesidir. Ümmet Çocuklarının katledildiği, kadınların hedef alındığı bir dünyada, gayrimüslimlerin davranışı insanlıkları gereğidir.

Filistin özgür olana kadar, Gazze işgalden kurtulana kadar susmamalıyız. Konuşmalıyız, yazmalıyız, protesto etmeliyiz, boykot etmeliyiz. Herkes elinden ne geliyorsa yapmalı. Çünkü bu çağın utancı Gazze’de, ama direnişi de orada yeşeriyor.

Ve biz, sesimiz kısılana kadar Gazze için konuşmaya devam edeceğiz.

*İsrailli şarkıcı Linet, ve Yasmin Levy konserleri halkımızın duyarlılığı ve dik duruşu sayesinde iptal edildi. Yine içimizdeki ışıklı kesim bundan rahatsız oldu. Tıpkı içimizdeki bir rektör gibi. Yazımın bir paragrafında onlarda bahsetmek isterdim ama midem kaldırmadığı için uzun uzun yazmak istemedim