Kültürel Yabancılaşma ve Müslüman Kimliğinin Krizi: Bir Taklit Panoraması

​ İslam düşünce geleneğinde "Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o da ondandır" (Ebû Dâvûd, Libâs, 4) hadis-i şerifi,

Sadece dış görünüşe dair bir uyarı değil, bir medeniyetin özgünlüğünü koruma kalkanıdır.

Ancak modern dünya düzeninde bu hadisin hatırlanma biçimi, maalesef takvim yapraklarının 31 Aralık’ı göstermesine hapsedilmiştir.

Müslüman zihni, yılın bir gününde "Hristiyanlaşma" korkusu yaşarken,

Geri kalan 364 günde küresel seküler kültürün içinde nasıl eridiğini fark edemeyecek kadar büyük bir "kimlik körlüğü" yaşamaktadır.

Taklitçilik: Görünürdeki Dindarlık ve Sekülerizm

​ Geleneksel değerlerimizin yerini alan "gösterişçi tüketim", bugün dindarlık maskesi altında meşruiyet aramaktadır.

Bebek mevlidlerinden düğün organizasyonlarına kadar her alanın birer sosyal medya şovuna dönüşmesi,

Sadece estetik bir tercih değil, kapitalist ve materyalist bir yaşam biçiminin İslam mahallesine sızmasıdır.

Yediği yemeği paylaşmayı maharet sayan, estetik ameliyatlarla idealize edilmiş beden algısına hapsolan bir nesil, dış görünüşünde "geleneksel" parçalar taşısa bile zihniyet dünyasında tamamen Batılı ve seküler bir kavme benzemektedir.

Ahlaki Yozlaşma ve Gazze Sınavı

​ Benzeme (teşebbüh) meselesi sadece kıyafet ve eğlence tarzıyla sınırlı değildir.

En tehlikeli benzeme, "karakter ve vicdan" düzleminde gerçekleşenidir.

Gazze’de yaşanan soykırım karşısında, küresel sistemin dayattığı konfor alanlarından ödün verememek, boykotu süreklilik haline getirememek, Müslümanların "tek bir vücut gibi" hareket etme yetisini kaybettiğini göstermektedir.

Komşusu açken tok yatanı kınayan bir dinin mensupları, yanı başında zulüm varken, lüks sofralarda fotoğraf paylaşma yarışına giriyorsa; burada ciddi bir ontolojik kayma söz konusudur.

Sonuç: Bir Günlük Değil, Bir Ömürlük Duruş

​ Kültürel yozlaşma, sinsi bir süreçtir.

Önce dilde başlar, sonra kıyafete, ardından binaların mimarisine ve en nihayetinde kalbin derinliklerine iner.

Müslüman toplumlar, yılbaşı gecesi hindi kesip kesmemeyi tartıştığı kadar; ticaretteki stokçuluğu, aile içindeki kopuşu, eğitimdeki idealsizliği ve hukuktaki yabancılaşmayı da masaya yatırmak zorundadır.

​ Gerçek bir kimlik inşası, sadece "onlara benzememek" ile değil, "kendi aslına dönmek" ile mümkündür.

31 Aralık’ta gösterilen o haklı refleks, yılın her gününe; dürüst bakkalın tavrına, iffetli gencin vakarına, komşusunun derdiyle dertlenen ninenin şefkatine tahvil edilmelidir.

Aksi takdirde, sadece şekil değiştirmiş, özünü kaybetmiş birer "modern zaman figüranı" olmaktan öteye geçemeyiz. (G.Dihkan’dan alıntı)

KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ