Lise-Üniversite Arkadaşı Hamdi Özarutan (Organizatör): Son İmza Gününde Necati Mert’in Yanında Bir Tek Ben Vardım. Adapazarı Kadir Kıymet Bilmiyor
Necati Mert benim gençlik yıllarımdan beri arkadaşım. Adapazarı Lisesi’nde tanıdığım birçok arkadaşım var benim. Çünkü altı yıllık orta-okul liseyi ben dokuz yılda bitirdim. Necati ile ben aynı bir merak, tiyatro sevdalısıydık. Bir oda tiyatrosu kurduk. Adapazarı'nda. Necati’yi de orada tanıdım. Rahmetli Orhan Severcan (edebiyat öğretmeni), Salih Kalyon… Bir grup arkadaş tiyatro yapmaya başladık.
Bu oyunumuzu gören Şeker Fabrikası müdürü Ahmet Bey, çağırdı beni, dedi ki, grubunuzdaki sekiz-on arkadaşı işe alayım. Salonumuz müsait. Gelin bizde tiyatro yapın,dedi. Necati de dahil orada biz beraber tiyatro yaptık. Adapazarı Şeker fabrikasında her yaz üç-dört ay, tiyatro yapıyoruz, oynuyoruz ama bir kuruş maaş alamıyoruz. Çünkü şehirden bütün dostlarımızı davet ediyoruz. Geliyorlar, restoranda yiyoruz, içiyoruz ve maaşta ödeyeceğiz diye bir evrağa imza, bir imza… ay sonunda maaş almaya gidiyoruz. Diyorlar ki maaşınızı yemekle bitirmişsiniz. Necati de ben de para alamadık, alamıyoruz yani. İkramlardan. Böyle güzel günlerimiz oldu. Pusuda, Yağmurda adlı oyunları orada sahnelediğimizi hatırlıyorum mesela. Sene 1961-62-63.
Lisede de bazı oyunlar sahneledik birlikte. Adapazarı Lisesi’nde Gülçin Devrim edebiyat öğretmenimizdi, Mustafa Karaahmetoğlu müzik öğretmenimizdi; onların öncülüğünde birçok tiyatro oyununu sahneye koyduk. Liselerde genelde uğraşır uğraşırsın, oyun çıkarırsın; bir gece oynarsın. Biz iyi oyun çıkarıyorduk, oyunlar iyi çıkınca da millet geliyordu. Dışarıdan da insanlar gelmeye başladı. Çok ilgi gördü.
Lisede de Ankara Üniversitesi’nde de Birlikte Okuduk. Ankara’da Tiyatroda Profesyonellik Teklifi Almıştı
Sonra lise bitti, bir baktım Necati, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Edebiyat bölümünde. Ben de aynı fakültedeyim. O Edebiyat bölümünde, ben Coğrafya bölümündeyim. Ayrı ayrı bölümlerdeydik ama burada başlayan dostluğumuz, orada da devam etti. Aynı yurda gittik, aynı yurtta kalıyoruz. Altlı üstlü ranzalarda kaldık. Çok güzel bir dostluk bir muhabbetti bizimkisi. Bir günden bir güne birbirimizi hiç kırmadık. Hiç üzmedik birbirimizi. Zaten onun da benim de yapımız hiç bunlara müsait değildi.
Necati, Ankara’da Duvarların Ötesi’nde, Şair Evlenmesi’nde oynadı. Ankara Meydan Sahnesinde Macbeth-63 diye bir oyunda, Yılmaz Gruda, Ayşen Gruda, Çetin Köroğlu, Mediha Köroğlu, şimdi Kerem Yılmazer, o zamanki adı Muhittin Yılmazer, Zihni Göktay ile birlikte oynadı, sene 1968. ABD Başkanı Kenedy’in öldürülmesini parodi haline getirmiş bir oyundu. Ben ise oynamaktan ziyade tiyatro organize ediyordum, daha çok, Ankara yıllarımda. Profesyonel olma teklifi de aldı ama kabul etmedi Necati.
Sonra öğretmen oldu geldi, öğretmenlik yaptı. Hendek’te, Adapazarı'nda, bazı yerlerde. Biraz da siyasi hikâyelere bulaştı. Ufak tefek tutuklanmaları oldu. Havuzlu Çarşı’daki kitapçı dükkanını hep ziyaret ederdim, muhabbet eder, anlatırdık. Birbirimizi bir ömür hiç kırmadık.
Son İmza Günü 27.06.2020 Tarihinde Pasaj-2000’ndeydi. Maalesef Tek Kitap İmzalatan Bendim. Ah Adapazarı, Ne Kadar Vefasızsın
Son yüz yüze görüşmeniz 2020 yılında oldu. Bir imza günü vardı, Pasaj 2000’in altında. Bir gün bana telefon açtı. Şu gün şu saatte Pasaj-2000’in altında, yeni kitabımın imza günü var, buyur, beklerim Hamdi, dedi. Türkiye insanının, her şeyi bilen arkadaşların vefasızlığı; ben gittim. Necati’den ve benden başka kimse yok. İmza günü var, yeni kitabı çıkıyor ama ikimizden başka kimsecikler yok. Kitabını orada bana imzaladı, verdi. Başka bir Allah’ın kulu yok. İkimiz. Yani ben aldım. Şurada güzel bir şey yazmış Fincan Fincanla kitabına: Parkinson nedeniyle yazım okunaksız olduğundan kaşe kullanıyorum. Hoşgörünüze sığınıyorum. Sevgi, selam, dostluk ve içtenlikle. Necati Mert. 27. 06. 2020. Son yazdığı kitap, Fincan Fincanla. Evimde okuyorum.
Tiyatro dünyasının ustalarını buraya gösteriye getiriyordum. Salona girdiğimde eşiyle kendisini mutlaka görürdüm. Mutlaka gelirdi. Beraber seyrediyorduk. Ömrü vefa etmedi. Çok genç yaşta, 79 yaşında kendisini kaybettik. Necati yazarlıktan önce tiyatrocuydu. Tiyatroda yönetmeni ve oyuncusuydu. Seyirci ile ilişkileri çok iyi kurardı. Her oynadığı oyunda, bugün çok takdir ettiğimiz büyük oyuncular nasılsa, Necati de öyle iyi bir oyuncuydu. Hatta bir gün Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosuna ben onu transfer edeyim dedim, iş teklif ettim. Dedi, çoluk çocuk, dükkân, dedi. Bilmem ne, dedi, kabul etmedi.
İyi Bir Dost, İyi Bir Arkadaş, İyi Bir Babaydı
İyi bir dost iyi bir arkadaştı. Babasına, çocuklarına da iyi bir babalık yaptığını düşünüyorum. Katlı Pazar Yeri’nde bir gün eşi Necla Mert’i arabayla gezdirirken gördüm, çok üzüldüm. Çark Caddesi’nde Lisenin karşısında İsmail diye bir kitapçı var. Necati’nin hasta olduğunu duyunca gidelim ziyaret edelim dedik. Rahmetli olmadan bir ay, yirmi gün evvel. Kabul etmiyor dediler. Maalesef son bir kez görmek mümkün olmadı. Gidemedik yani.
Son olarak söyleyeceğim, vallahi biz Adapazarlılar kadir kıymet bilmiyoruz. Çok vefasızız. Çok büyük yazarlarımız yetiştiği halde, Sait Faik, Faik Baysal, Kerim Korcan mesela. Onlarcası. Necati de onlardan bir tanesiydi. Çok değerli biriydi benim için. Başka söyleyecek sözüm yok.


----
İdeolojik Arkadaşı Komünist Şaban Günel: Yakın Arkadaşım Necati Mert Sosyalistti Ama Örgütsel Faaliyetlere Katılmamıştı
Beni bağışlayın da. Ben yani ilkokul mezunu bile değilim, gerçi öğretmenler bana diploma verdiler. Ama çok okumaya meraklıydım. Necati Abiye, Havuzluçarşı’daki dikkânına sürekli kitap almaya giderdim, öyle tanıştık, öyle geliştirdik dostluğumuzu.
Beni bağışlayın, ben Adapazarı’nda en çok okuyan üç kişiden biriyim. Hâlâ da okumayadevam ederim. Onunla tanışmamız benim kitap düşkünlüğümden oldu.
Yani ben evden çıkınca, Küçükhamam sokağında atölyede ayakkabı işçiliği yapıyordum. Sübhaneke Elham Gülhüvallahü okuyor, okuyor gidiyordum. Ama herkes bana dinsiz diyordu. Ya bu üç duanın dışında dua bilmiyordum, onu okuyor okuyor gidiyordum, ya Rabbi sen bunun namaz yerine kabul et diyordum.
Netice itibariyle Necati Abi, 1971 Muhtırasında içeriye alınıyor. Cezaevinden çıktıktan sonrane yapacağımı düşündüm diyor. 1972‘de zannediyorum, Gelişim Kitabevi‘ni açıyor. Benimtanışmam o zaman işte.
Ayakkabı Atölyesindeki arkadaşlardan bir tanesi o yıllarda, Zaman Gazetesinin okuruydu galiba, hangisini okurdu hatırlamıyorum, bana dedi ki sen dinsiz misin lan? dedi. Ben Allahüekber, Sübhaneke Elham Gülhüvallahü okuya okuya gidip geliyorum ya. Kendinsin landedim. Adam dinsizsin lan sen dedi çıktı abi. Bugün onların ne dediğinin önemi yok benim için ama işte o zaman önemsiyorsun. Ben de bunun üzerine yeraltındaki Komünist Partisi'ne yazıldım o kızgınlıkla.
1974’te Gölcük'te yatan arkadaşlar dışarıya mesaj yolladılar. Dediler ki, Komünist Partisinikur. Ben tabii korkudan çok çarşaf yırttım evde. Adapazarı Orduevinin karşısındaki pasajdaTürkiye Birleşik Komünist Partisi'ni kurdum. Anayasa Mahkemesi kapatıncaya kadar il başkanlığını yürüttüm.
Demiştim, Necati Abi ile dostluğumuz benim kitaba düşkünlüğümden başladı. Necati Abiye karşı yapılan suçlamalar yok mu? Yani ben tabii alt tarafı Şaban olduğum için beni suçlayan yok ama Necati Abiye yapılan suçlamalar da bana denk düşüyordu aslında.
Necati Abinin Komünist Partisine bakışı nasıldı? Ben Sosyalist ve Komünist hareketekatıldığını görmedim. Sonuç itibariyle okuyordu yazıyordu, okuyordu yazıyordu Necati Abi.Ben her alanda objektif bulurum Necati Abiyi. Mesela Komünizmle de arasında mesafe vardı. Müslümanlıkla arasında mesafe vardı ama reddetmezdi.
Dükkanında Atatürk'ün kalpaklı boy fotoğrafı asılıydı. Necati Abinin Atatürkçülüğü var mıydı? Sonuç itibariyle hiç bağı yok da denilemez. Şöyle söyleyeyim: Atatürk'e haksızsuçlama yaptıkları zaman savunurdu, sen onu rafine Atatürkçü sanırsın.
Mesela şunu dediğini, ben kültürel Müslümanım dediğini ondan duymuştum.
HAFTAYA: KIZ KARDEŞİ SEVGİ MERT YAĞCIOĞLU, AĞABEYİ NECATİ MERT'İ ANLATIYOR


KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ