Dün 12 Eylül 1980 askeri darbesinin 43’üncü yıldönümüydü…

Her 12 Eylül’de yineliyoruz, millet iradesini hiçe sayan antidemokratik uygulamalara karşı olduğumuzu...

Bu konuyla ilgili düşüncelerimiz asla değişmedi, değişmeyecek de şüphesiz…

Yıllar önce yine bir darbenin yıldönümünde bu sütunlarda kaleme aldığım bir yazımı tekrar paylaşmak istedim, siz değerli okuyucularımızla..

1971 muhtırası, 1980 darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, aralarda gerçekleşen darbemsi girişimler ile ülkemiz bir türlü demokratik açıdan rayına oturamadı gitti…

Demokrasi bu halka çok görüldü o günden sonra…

En başarılı iktidara 8, bilemedin 10 yıllık bir ömür biçilir hale geldi…

Ülkemiz ve insanımız bu talihsiz dönemlerde hep mağdur oldu, geriye gitti, özgürlükleri elinden alındı, zulme tabi tutuldu

Ta ki AK Parti iktidarı gelinceye ve 10 yıllık süreyi aşıncaya kadar…

Hoş AK Parti’ye de benzer senaryolarla iktidardan etme eylemleri, farklı kılık ve kıyafetlerle önümüze çıkmadı değil…

Ancak bu uğursuz olaylarda başrolü oynayan ve periyodik aralıklarla silahını halkına çeviren güç asli görevine dönüp entrika ve tuzaklardan el çekince bozuldu darbe oyunları…

Bu defa başka yol ve yöntemler sokuldu devreye…

Darbeler döneminin mağdurları olan halk, oynanan oyunların, kurulan tezgâhların farkına varıp, perde arkasında gerçekleştirilen senaryoların sırrına erince değişti işler ve her 10 yılda bir halkın tercihini alaşağı eden zihniyetler…

Şimdi sandık yoluyla, zaman zaman da meydanları doldurarak reyine, iktidarına ve liderine sahip çıkan bilinçli, kararlı, azimli ve de inançlı bir çoğunluk var ülkemizde…

Son olaylar da gösterdi ki meydana gelen akıl almaz tuzaklar, şeytani senaryolar, sokakları kan gölüne çevirip yakan yıkanlar bir türlü arzuladıkları hedefe ve gayeye ulaşamıyorlar…

Nedeni belli; artık bunu herkesin, bilmesi, görmesi ve ona göre geleceği planlaması kaçınılmaz hale geldi…

Bunun altında halkın bilinçlenip akıllı ve kararlı tercihler yoluyla demokrasisine ve iktidarına sahip çıkması yatıyor elbette…

Yani Türkiye o bildik, susan, verilenle yetinen, edilgen bir ülke değil; aksine kabuğunu kıran, yöresel ve küresel her oyunda ben de varım diyen, diklenmeden dik duran bir ülke haline geldi…

Bunu anlamıyorlar bir türlü ve içlerine sindiremiyorlar ne yazık ki…

İçte ve dışta ülke düşmanları farklı senaryolarla ülkeyi karıştırmaktan bir türlü vazgeçmiyorlar…

Kardeşi kardeşe düşürüp o bilinen emellerine ulaşmak istiyorlar, ülkeyi kan gölüne çevirerek…

Şimdi bunun sancıları yaşanıyor ülkemizde…

Ne yazık ki dün iktidarın yanında hayati konularda kelle koltuk mücadele eden kesimler bugün gelecekte celladı olacak bir zihniyetin peşine takılmış gidiyor, paralel bir tavırla…

Böyle yapmakla ülkeyi yeniden o karanlık günlere ve darbeler dönemine götürmek istiyorlar…

Ne ki bu tezgâh ve oyunların şifresini çözecek bilince ulaştı halkımız kısa sürede…

Bunda iktidarın kararlı tutumu ve halkın sağduyusu egemen oluyor hiç kuşkusuz…

Dedik ya ne Türkiye onların bildiği Türkiye…

Ne bu iktidar ve onun lideri saman alevi gibi parlayıp sönen sokak olaylarından korkacak, yılacak ve geri adım atacak bir siyasetçi…

Köprünün altından çok sular akıp geçti…

Türkiye bir ırmak gibi kendi yolunu buldu, hedefini tayip etti…

Bunun geri dönüşü yok, amaç daima ileri, daha da ileri…

Artık darbelerin gölgesinde yaşayan bir ülke olmak istemiyoruz…

Bugün yapılan mücadele o dönemi isteyenlerle istemeyenlerin mücadelesidir, başka bir izahı yok…