İş yapmayıp çalışmak yerine konuşmayı tercih ediyoruz.Ofisler kahve köşelerini aratmaz oldu.Yaprak kıpırdamıyoyu alıştırdık dilimize yaprağı kıpırdatacak çözümler üretmedik , üretmiyoruz.Devlet eliyle tabiki teşviklere ihtiyaç var ama olanı değerlendirmeyi beceremiyoruz.
*Hukukçuları gayrimenkul sektörüne sokmada gereken yasaları çıkartamadık.
* 300.000’in üstünde müteahhit yaratarak sat-yap ile özel yükleniciler ürettik, tüketiciyi mağdur ettik.
*Kapısında emlakçı yazan elinde kartviziti olan emlakçılar insanların güvenini sarstı
* İskansız ve bitmemiş binaları satarak sat-yap sistemi ile ürün satmada ısrarcı olduk.
* Gayrimenkulün finansmanı ile ilgili ürünler çıkardık; denetimi sağlayamadık ve oyun kuruculuk görevini üstlenemedik.
* İkincil kâğıtlara geçecek alt yapıyı kuramadığımız için konut finansmanını Fatma Hanım teyzenin mevduatından alınan kredilerle, Ahmet Efendi’nin avansları ile çözmeye çalıştık.
* Uluslararası gayrimenkul satışından çok az pay aldık; güveni, denetimi ve saydamlığı sağlayamadık.
*Regülasyonu kuramadık.
* Gayrimenkul alıcısının hukuk, finans ve denetim uzmanı olmasını bekledik.
* Bitmemiş ve iskansız binaların satışına onay verecek bir yapılanma yarattık.
* Devlet olarak denetim görevini yapamadık.
* Emlak sektöründeki yanlış yapılanmayı oy uğruna feda ettik.
* Emlakçıyı ve yükleniciyi yeterli kılamadık, enflasyon ürettik.
* Devlet tarafından görevlendirilmiş arz ve talep ile yeterlilikleri denetleyecek bir inşaatçılar birliği kuramadık.
* Devlet tarafından görevlendirilmiş Emlakçılar birliği kuramadık.
* Gayrimenkul ile ilgili ihtisas mahkemeleri oluşturamadık.
* Güveni yaratamadığımız icin insanlarımız gayrimenkul yatırımından korktular ve pazardan kaçtılar.
* Faiz gelirleri çok yüksek olduğu için insanlar faize yatırım yapmaya başladılar ve sonuçta almadılar.
* Arsa üretimi yapmadığımız icin inşaat maliyetleri çok yüksek oldu.
* İnşaat sektöründe üretime yeşil, yaşanabilir ve akıllı evleri getirmediğimiz icin alıcıyı küstürdük.
* İnşaat sürelerini aşağıya çekecek teknolojiyi geliştirmediğimiz için inşaat maliyetlerini de aşağıya çekemedik.
* Çok başlılık ve sektörün siyasallaşması, devletin müteahhitliğe soyunması ile işin içinden çıkamaz olduk.
* İstihdama katkı yapıyor, kalkınmayı sağlıyor diyerek bu alana çok destek verdik; sonuçta üretime gitmesi gereken kaynaklar toprağa gitti, borç alarak yaptığımız bu ürünleri dışarıya satmaya çalışsak da % 2’yi geçemedik..
Bu nedenlerle gayrimenkul sektörü krize girdi…
Şimdi krize girme nedenlerini iyi anlar ve iyi tespit edersek yeni bir hikaye yazarak bu krizi atlatabiliriz.
Krize girmemize neden olanları, krizden çıkma operasyonunda masaya bile almadan sorunu çözmek mümkün.
Siyasi irade sonuçta gayrimenkul sektöründeki krizin çözülmesini, bu ürünün ihracat ürünü olarak ülkeye döviz kazandırmasını, istihdama katkı sağlamasını, borsa ürünü olmasını, teknolojinin sektöre girmesini, inovatif bir ürün olmasını arzu eder.
Hedef seçmene kira öder gibi ev almalarını sağlayacak sistemi üretmektir. İstenilen bu sorun nasıl yapılacağını bilmemektir.
Mesele şu ki bu sektörü ele geçirmiş, krize sokmuş derebeyleri, kurtulma operasyonlarında ameliyat odasından uzak tutmak gerekiyor. Bu arkadaşlar sırf kendi derebeylikleri bitmesin ve bu sektörü aman birileri düzeltirse onların hiçbir şey bilmedikleri belli olmasın diye, aman düzelmesin diye elinden geleni yapacaklardır.
Çözüm zor değildir ve krizin olması bu sorunların çözümü icin en ideal zamandır. Mesele kimle nasıl ve ne şekilde globalleşme sağlanacak iş bunu yönetebilmektir.
Yeni Çevre Bakanlığı bu sorunun çözümü için bir şanstır. İyi bir ekip ve bütçe oluşturabilirse bu sorunların çoğuna vakit ayırır ve neden krize girdiğimizi bilen bir kişi olarak ekibini iyi yönetir ve radikal kararlar alırsa tarihe geçebilir.
Bu dönemler sektör için büyük bir kriz ama aynı zamanda radikal çözümler de için büyük bir şanstır.
Bu depremin hasarları büyük olacaktır ama Türkiye radikal reformları yaparak gayrimenkul sektöründe depremlere hazırlıklı olacaktır. Ben şahsen umutluyum çünkü çok iyi yetişmiş üst düzey insan alt yapısı var, bu insanlara inanmak ve onlara şans vermek gerek. Yılgınlığa düşmüşler; “Yapıyoruz, hazırlıyoruz ama tüm raporlar kütüphanelerde bekliyor.” diyorlar. Hayatı ertelemediğiniz bir hafta geçirmeniz dileğiyle..
