Prekaz – Balkanlardan Göç Hikâyesi (Değişim Yay. 2022) adlı kitabımda tafsilatıyla anlattığım eski Tozlu Camii ve İmam Ali Özdin Hoca’yı yeni nesil bilmez. Bugünkü köşe yazım muhterem hocamıza ahde vefa kabilinden kayda girsin, hatırlansın niyetiyle yazılmıştır. 

Eski Tozlu Camiinin altındaki çarşıda 1978 yılında yangın çıkmıştı. Çarşı içinde bulunan bir manifatura dükkânında tüplü sobanın harlamasıyla öyle büyük bir yangın olmuştu ki, dumanlar Adapazarı semalarını kaplamıştı. Tutuşan malzemelerden çıkan dumandan göz gözü görmüyordu. Çarşı sokakları çok dar olduğu için itfaiye girememiş, her şey yanıp kül olana kadar çaresizce seyretmiştik.

Büyük yangından sonra Tozlu Camii Vakıf Yönetimi çarşıyı tamir etmiş, ticaret tekrar başlamıştı. Heyhat; sadece yirmi yıl sonra Büyük Marmara Depremi vuku bulunca bu sefer çarşı da yıkıldı, üstündeki Tozlu Camii de.

Deprem sonrasında yeniden inşa edilen camiyi zemine oturttular, çarşı dükkânlarını camiye bitişik nizamda kıble istikametine kaydırdılar lâkin alan darlığı sebebiyle cami sükûnet bulmak yerine keşmekeşin içinde boğuldu sanki.

Osmanlı mimarisinde tüm camiler düzayaktı. Camiye vakfedilen dükkânlar caminin civarında olurdu. Ne yazık ki günümüzde köy camileri bile altı dükkân üstü cami olarak inşa ediliyor. Masraflı ve büyük camiler yapmak sanki moda oldu. Keşke mümkün olsa da yeni yerleşim yerlerinde mahalle aralarına küçücük camiler yapılsa. Mevcut arsa alanında yüz metrekareyi geçmeyen küçük ve sade bir cami, bahçesinde kayın ağaçlarının gölgesi, ferahlık veren bir kamelya, rengârenk güller, ortada bir şadırvan ve en uzak köşede temiz ve bakımlı abdesthane…

Tozlu Camii, her ne kadar düzayak olmamasına rağmen caminin olduğu üst kat, hatırladığım eski haliyle beni büyülerdi. İstanbul’daki selâtin camilerine benzeyen zarif bir iç mimarisi, azametli kubbesine bitişen ihtişamlı minareleri vardı.

Camiye iki cepheden ayrı merdivenle çıkılırdı. Özellikle kuzeybatı merdivenlerinden çıkarken adım attıkça gözümde büyüyen kubbesi ve caminin ihtişâmı beni çok etkilerdi. Merdiven bitimindeki beyaz mermerden geniş avlu ferahlık verir, giriş kapısına doğru ilerledikçe çarşı gürültüsü de azalırdı. Cami, sanki mıknatıs gibi kendine çekerdi gelenleri. Avluya çıkınca hemen sağ tarafta çevre duvarı sınırına kadar uzanan ince uzun bir kütüphane vardı. Avlunun solunda aynı hizada Vakıf Mütevellisi ve cami görevlilerinin kullandığı odalar vardı. İkinci merdiven oradan başlar aşağıya inerdi.

Dile kolay, tam otuz sekiz yıl camide vazife yapan İmam Ali Özdin Hoca Efendi, cuma hutbesini Osmanlıca ve Arapça dilinde kendi el yazısıyla kaleme alırdı.  Huşu içerisinde hutbe okur; ardından dâvudi sesiyle ve enfes İstanbul kıraatiyle namazı kıldırırdı. Ada’ya alışveriş yapmak için civardan gelen cemaatle cami tamamen dolar, avluya da hasırlar açılırdı. Hele ki namaz çıkışı bayram yerine dönerdi, görülmeye değerdi.

Meşhur Asker Hafız’ın talebesi olan Ali Hoca, sadece hafız değildi. Kurrâ Hâfız’dı. Çocukluğumdan hatırlarım; ortağı olduğu kitapçı dükkânı önünde oturur, önüne açtığı Kur’ân sayfalarına bakmadan hızlıca çevirirken görürdüm. Uzaktan bakan onu sadece sayfa çeviriyor zannederdi. Oysaki o, sessizce hıfzını tazelerdi.  İmâmete geçip cehrî olarak Kur’ân okuduğu namazlarda aldığım lezzeti unutamam. O’nun kıraati, bizim için ruhânî ziyafet gibiydi. İkindi namazlarına müteakip de aşır okurdu.

1999 yılındaki büyük depremden bir yıl önce Ali Özdin Hoca’nın annesi vefat edince babasını köyde yalnız bırakmamak için emekliliğini istedi ve hanımıyla beraber babasının yanına gitti. Çok geçmeden babası da Hakk’a yürüdü. Ali Hoca âlim ve hâfızdı lakin ilmine rağmen hiç kimseye büyüklenmez, herkese tevazuuyla muamele ederdi.

Dünür ve hısım olmakla bahtiyâr olduğum Ali Hoca; şimdi Trabzon ili, Şalpazarı İlçesi, Sayvançatak Köyü, Kabaklık (Gabaklık) Mahallesindeki evinde inzivaya çekildi. Kur’ân okuyup zikirle meşgul oluyor. Kimse bilmez ama çok yıllar önce Erenköy’de rû be rû görüşerek Ramazanoğlu Mahmud Sâmî Hazretleri’nin iltifatına mazhar olmuş ve intisâb etmişti.

Kur’ân kıraati ve imamet hizmetine hayatını adayan Ali Özdin Hoca Efendi’ye kalan ömründe hayırlar diler, hürmetle ellerinden öperim.

(Tozlu Camii Eski İmam-Hatibi Hafız Ali Özdin Hoca)