Teknolojinin hayatımıza yön verdiği bir çağda, ebeveynliğin tanımı da değişiyor. Artık çocuklarımız sokakta değil, dijital dünyada büyüyor. Oyuncaklarının yerini tabletler, arkadaş sohbetlerinin yerini çevrim içi oyunlar alıyor. Bu dönüşüm, “dijital ebeveynlik” kavramını kaçınılmaz biçimde gündeme getiriyor. Peki dijital ebeveynlik ne demek? Ve en önemlisi, psikolojik olarak nasıl bir denge kurulmalı?

Dijital ebeveynlik, çocukların teknolojiyle olan ilişkisini sağlıklı şekilde yönetebilmek anlamına gelir. Bu süreçte anne babanın rolü, yasaklayıcıdan çok rehber olabilmektir. Çünkü araştırmalar gösteriyor ki dijital dünyanın tamamen yasaklanması çocukta merak duygusunu artırarak gizli kullanım davranışlarını besleyebiliyor. Buna karşın sınırsız özgürlük de dikkat dağınıklığı, dürtüsellik ve sosyal izolasyon riskini beraberinde getiriyor. Dolayısıyla sağlıklı dijital ebeveynlik, iki uç arasında bir denge becerisi gerektiriyor.

Psikoloji açısından bakıldığında, dijital ebeveynlik çocuğun öz düzenleme becerisiyle yakından ilişkilidir. Öz düzenleme; kişinin dikkatini, duygularını ve davranışlarını kontrol edebilme kapasitesidir. Küçük yaşta sınırsız ekran kullanımı bu becerinin gelişimini olumsuz etkiler. Çocuk “şimdi sıkıldım, o halde ekran açayım” kalıbına alıştığında, güçlük yaşadığı durumlarda dayanma toleransı düşer. Bu durum ilerleyen yaşlarda anlık haz arayışı ve düşük sabır eşiği gibi davranış biçimlerine dönüşebilir.

Dijital ebeveynlikte bir diğer önemli konu model olmadır. Çocuk, söylenenden çok görüleni öğrenir. Ebeveyn yemek sırasında, sohbet anında ya da oyun zamanında sürekli telefona bakıyorsa; çocuğa “öncelik ilişkiden çok ekrandadır” mesajını verir. Bu da çocukta “görülmüyorum” hissini güçlendirir. Duygusal ihmalin dijital biçimi olarak tanımlanan bu durum, bağlanma sorunlarını tetikleyebilir.

Elbette teknoloji yalnızca risk değil, fırsatlar da barındırır. Doğru kullanıldığında bilgiye erişimi kolaylaştırır, yaratıcılığı destekler ve öğrenme sürecini zenginleştirir. Burada kilit nokta, ebeveynin çocuğuyla birlikte dijital dünyayı deneyimlemesidir. Ortak izleme, birlikte içerik seçme veya gün sonunda “bugün internette neler öğrendik?” gibi sohbetler hem iletişimi güçlendirir hem de dijital bilinci destekler.

Sonuç olarak dijital ebeveynlik, teknolojiyle mücadele etmek değil, teknolojiyle bilinçli bir ilişki kurabilmektir. Anne babalar için en etkili strateji, çocuklarına sınır koyarken aynı zamanda anlam vermektir. “Neden bu kadar süreyle oynayabiliyorsun?” sorusuna açıklık getirmek, çocuğun kuralın amacını kavramasını sağlar. Çünkü çocuklar anlamadıkları sınırlara değil, anlamlandırabildikleri sınırlara saygı duyarlar.

Dijital çağın çocuklarını yetiştirirken unutmamamız gereken şey şudur: Teknoloji gelişir, uygulamalar değişir ama çocuğun temel ihtiyacı aynı kalır görülmek, duyulmak ve anlaşılmak. Ebeveynliğin en güçlü filtresi, ekran başında geçirilen dakikalar değil, kalpten kurulan dakikalardır.

Psikolojik Danışman Erva Nur İris

İris Psikoloji

Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ