ARİF TUNA:

‘Halit Molla’nın, Babamla Yeğeni Mehmet Arasındaki Zorlu Güreşteki Hakemliği ve Adaleti Dillere Destandır’

“Bak oğlum; eskiden düğünlerde bayramlarda yapılan köy güreşleri çok meşhurdu. Şimdi nasıl futbol meşhur, herkes ilgileniyor. Bizim çocukluğumuzda da güreş çok meşhurdu. Spor olduğu kadar eğlenceydi de.

Hangi köyde bayram veya düğün varsa, o köyün bir harmanında, üç yüz - beş yüz kişi toplanır, ortaya bir koç, ödül olarak koyulur, kıran kırana güreşler tutulurdu. Birinci gelen, koçu alır köyüne dönerdi.

Halit Molla, bizim bölgemizin angılı adamı. Herkesin çok sevdiği saydığı, önünden aykırı geçmediği bir büyük. Kardeşi Zekera. Molla Sıraköyü’nden, kardeşi Zekera Ömerağaköyü’nde damat. Yanyana zaten o iki köy.

Senin Büyükbaban Raif Tuna İyi Pehlivandı. Orta Boyluydu Ama Çok Kuvvetliydi. Karadere Bayram Güreşlerinde Ünlü Kırkpınar Başpehlivanları İrfan Atan ve Adil Atan Kardeşleri Yenmiş Adamdı

Oğlum, biliyorsun, Senin büyükbaban Raif Tuna, yani benim babam pehlivandı. İyi pehlivandı hem. Orta boyluydu ama çok kuvvetli pehlivandı. Karadere Bayram Güreşlerinde ünlü Kırkpınar Başpehlivanları İrfan Atan ve Adil Atan kardeşleri yenmiş adamdı.

Neyse, günün birinde Ömeraköyü’nde bir güreş düzenlenmiş. Düğün güreşiymiş. Harman yeri kalabalık. Ben diyeyim dört yüz kişi, sen de beş yüz. Bütün Kızılcaali orada. Çevre köylerden gelenler de var.

On - on beş kadar pehlivan varmış. Yenen yenmiş, yenen yenmiş. En sona iki pehlivan kalmış: Biri Halit Molla’nın kardeşi Zekera’nın büyük oğlu Mehmet Pehlivan, diğeri de Okçular Köyü’nden senin büyünbaban Raif Pehlivan. Kule hakemi de Halit Molla’ymış. Rahmetli babam öyle anlatırdı.

Ömerağa Köyü ‘Haydi Mehmet, Yen Şu Raif’i, Saydır Şuna Yıldızları’ Diye Bağırıp Kendi Pehlivanlarına Moral Veriyorlarmış

Son güreşe başlamışlar. İkisi de iyi güreşçiler zaten. Elenseler, şu bu. Vakit geçiyor, bir türlü yenici oyun yapamıyorlarmış birbirine. Millet heyecanla sonucu bekliyormuş. Kim yenecek bakalım?

Ömerağa Köyü Mehmet Pehlivan’ın kendi köyü olduğu için seyircilerin hemen hepsi Mehmet Pehlivan’ı tutuyormuş; haydi Mehmet, yen Şu Raif’i, saydır şuna yıldızları. Geldiği gibi dönsün Okçular’a diye kenardan laf atıyor, kendi güreşçilerine moral ve destek veriyorlarmış.

Hatırlarsın; büyükbaban Hatipağa rahat ve geniş adamdı. Hiç acele etmiyormuş. Duymazdan geliyor, rakibinin açık vermesini bekliyormuş. Mehmet Pehlivan’ın hamlelerini boşa çıkartmakla meşgulmüş. Güreş uzadıkça uzuyor, işi bilen az sayıda kişinin Raif’in bir bildiği var, her geçen süre Mehmet’in aleyhine sözleri büyükbabanın kulağına da geliyormuş.

Derken Ortalık Karışmış. İki Pehlivan Birbirini Sürmeye Başlamışlar, Üst Üste Alt Alta, Seyircilerin Üzerine Yıkılmışlar

Derken ortalık bir karışmış. İki pehlivan birbirini sürmeye başlamışlar, ne oluyor sesleri arasında herkes şaşkın, olan biteni anlamaya çalışırken, iki pehlivan da alt alta, üstü üste seyircilerin üzerine yuvarlanmışlar. İlk kalkan de Mehmet Pehlivan olmuş. Galibiyet temennasını çakmış, elini kaldırmış. Bunu gören Ömerağa Köylüleri de onu omuzlara almışlar, güreş yeri Mehmet, Mehmet sesleri ile inliyormuş.

Hakem heyeti başkanı Halit Molla ayağa kalmış. Sağ eliyle susun işareti yapmış. Yarım dakikaya kalmadan herkes susmuş. Öyle ya; Halit Molla bu. Sus demişse susulur. Az sonra açıklayacak sonucu. Kimin elini kaldırırsa da koçu alıp gidecek.

Güreş Ortadaymış. İki Taraftan Birisi Galip İlân Edilebilirmiş

Herkes sus pus olmuş, Halit Molla’nın ağzından çıkacak ismi merak ediyormuş. Mehmet mi diyecek Raif mi?

Güreş ortadaymış. İkisini de açıklayabilirmiş. Birlikte yuvarlanmışlar pehlivanlar çünkü. Hangisini dese sürpriz olmazmış.

Seyircilerin yüzde sekseni, Halit Molla’nın Mehmet kazandı diyeceğinden eminmiş. Öyle ya Mehmet Pehlivan, kardeşi Zekera’nın oğlu. Yani; bir tarafta öz yeğeni Mehmet, diğer taraftan Okçular’dan Çanakkale Şehidinin yetim, gariban çocuğu Raif. Arkası da yok ki Raif’in.

Halit Molla ‘Güreşi Raif Kazandı’ Diyerek Adaletini ve Tarafsızlığını Ortaya Koymuş

Derken o gür sesiyle sonucu açıklamış Halit Molla:

“- Güreşi Raif kazandı. Çünkü sürme oyununu ilk o başlattı. Mehmet’in ayağına basarak sürdü. Koç onun hakkı. Hadi verin bakalım.”

Ortalık buz kesmiş birden. Sessizlik uzun süre sürmüş.

Halit Molla’nın sözü üzerine söz olmadığından, kardeşi Zekera da ağzını açamamış, başka kimseler de. Büyükbaban da sırtlamış koçu, doğru Okçular’a, evine gelmiş.

Halit Molla Gibi Kahramanlar, Sadece Savaşta Değil, Barış Zamanı da Mert Adil ve Dürüsttürler

Büyükbaban böyle anlatırdı bize o güreşten söz açıldığında:

“- Helal olsun Halit Molla’ya be. Adil adammış; iyi de hakem. Oyunumu çok iyi süzmüş. Sonra da vicdanının sesini dinleyip beni galip ilân etti. Seyirciler Mehmet’i tutuyor, köy Mehmet’in köyü, Mehmet benim yeğenim demedi, adaleti tecelli ettirdi” derdi.

Kahramanlar böyle insanlardır işte, oğul. Sadece savaşta değil, barış zamanı da kahraman adil ve dürüsttürler. Halit Molla o büyük kahramanlardan biriydi işte. Allah gani gani rahmet eylesin.”

*: Arif Tuna, 1939 Kaynarca Okçular - 2007 Kaynarca Okçular, muhtelif sohbetlerinde oğlu Fahri Tuna’ya anlattıklarından.

Emekli Öğretmen Ramis Memiş:

Bir Adam Bekliyoruz Biz. Gele Gele Geldi Ufarek Bir Adam. Ama Gümrükönü’nde Kürsüye Bir Çıktı, Büyüdü Büyüdü, Sanki Boyu İki Metre Oldu’

Ben 1948 Kaynarca Sarıbeyli doğum Ramis Memiş. Emekli öğretmenim. Halit Molla ile ilgili bir anı nakletmek istiyorum.

Zirai Donatım Kurumu’ndan emekli Hayati Abi’miz vardı. Gençliğinde muavinmiş, sonra şoför olmuş. Adapazarı-Kaynarca arası bir otobüste muavinlik yapıyormuş. 1950’li senelerde.

Yine bir gün Adapazarı’nda doğru yola çıkmışlar. Şoför diyor ki buna, ‘ön koltuğu boş bırak. Taşoluk Sapağından büyük bir adam, bir kahraman binecek.’ Muhtemelen bir 21 Haziran günü olmalı.

“Hemen önden iki tane koltuk boş bıraktım” diyor Hayati Abi. “Kaynarca’dan çıktık yola. Balcılar Sapağı, Hamzalar Altı, Müezzinler’i geçtik, Sucaflı Sapağı’na doğru sardık. Benim aklım hep gelecek büyük adamda, çok merak ediyorum” diyor. “Ben böyle heybetli, 1.90 boyunda dev gibi bir adam gelecek diye hayal ediyorum” diyor.

“Nihayet Çal Tepesi’ni çıktık, Taşoluk Sapağında durduk. Gele gele, ufarek, pehlivan görünümlü birisi bindi otobüse. Boyu 1.70 ha var ha yok. Çok üzüldüm, hayal kırıklığına uğradım” diyor. Neyse yola devam etmişler.

“İki üç saat sonra, o ufak tefek adam Gümrükönü’nde kürsüye bir çıktı, gür sesiyle Adapazarı’nı nasıl kurtardıklarını, binlerce kişilik kalabalığa bir anlatmaya başladı… Bir alkış tufanı koptu. Şaşırdım bikaldım. Şimdi iki metre görünmeye başladı benim gözüme Halit Molla” diyor.

Hayati Abi bu anısını hep anlatırdı:

“Tabii ki kahramanlık boyla posla olmuyormuş. Onu öğrendim ben Halit Molla’dan” derdi.

*: Ramis Memiş, 1948 Kaynarca Sarıbeyli doğumlu, emekli öğretmen, 14.4.2021 tarihinde Fahri Tuna’ya anlattıklarından.

Yarın: Tanıyanların Gözüyle Halit Molla