Aralık ayının sonu yaklaşırken sokakların ışıklarla süslendiği, mağazaların kırmızı tonlara büründüğü ve her yerde hediye temalarının yer aldığı bir döneme giriyoruz. Bu dönem özellikle çocuklar için büyülü bir atmosfer yaratıyor. Ancak Müslüman ebeveynlerin en sık yaşadığı ikilem, bu renkli dünyanın çocuklar üzerindeki etkisini nasıl yönetecekleri oluyor. Noel nedir, yılbaşı nedir, hangisi bize ait, hangisi değil? Dahası, tüm bu sembolleri çocuklara nasıl anlatmalı?

Aslında bu soruların her biri hem dini hem kültürel hem de psikolojik açıdan ele alınması gereken konular.

Noel, Hristiyan kültüründe Hz. İsa’nın doğumunun anıldığı dini bir bayramdır. Dolayısıyla Müslüman toplumun ibadet ve bayram döngüsüyle bir ilişkisi yoktur. Yılbaşı ise yalnızca bir takvim değişimidir; dini bir anlam taşımaz. Yetişkinler bu ayrımın farkında olsa da çocuklar için bütün bu kavramlar ışıklar, çam ağaçları ve hediyelerin oluşturduğu ortak bir masal dünyası gibi birleşir.

Bu noktada ebeveynlerin görevi, çocuklara hem sınır koyabilmek hem de başka dinlere saygı duyabilmeyi öğretmektir. Gelişim psikolojisi, çocuğun en iyi “açıklanmış sınırlar” içinde büyüdüğünü vurgular. Yani yasaklamak değil, anlamlandırmak esastır.

Burada belki de üzerinde durulması gereken bir başka önemli nokta vardır: Biz kendibayramlarımızı ne kadar özenle kutluyoruz? Bayram sabahlarının heyecanı, eve yayılan mis kokular, çocukların harçlık sevinci, aile büyüklerinin ziyareti… Bunlar aslında çocukların duygusal hafızasına kök salan çok güçlü temalardır. Ancak modern yaşamın hızında bu gelenekleri sadeleştirdikçe, çocukların bayramlara dair duygusal bağları da zayıflayabiliyor.

Bir çocuk Kurban veya Ramazan Bayramı’nda evde bir hazırlık, bir coşku, bir birliktelik görürse; başka kültürlerin parlak ve renkli sembollerine yönelme ihtiyacı azalır. Dolayısıyla Noel döneminde çocuklarla konuşurken, aynı zamanda kendi bayramlarımızı da yeniden canlandırmak, hatırlamak ve yaşatmak gerekir.

Çocuk psikolojisinde sembollerin duygusal karşılığı çok güçlüdür. Işıklar, renkler ve hediyeler çocukta neşe, aidiyet, umut ve paylaşma duygularını tetikler. Bu nedenle bir çocuğun bu ambiyansa ilgi duyması son derece doğaldır. Bu ilgi kimlik karmaşası değil, yalnızca duyusal ve estetik bir beğenidir.

Ebeveynlerin görevi bu duyguyu yasaklamadan, kendi kültürel değerlerimizle çatışmayacak şekilde anlamlandırmak olabilir. “Biz de kendi bayramlarımızda evi güzelleştiririz. Güzellik herkes için mutluluk veren bir şeydir,” gibi cümleler hem çocuğun duygusunu kabul eder hem de kimlik bağını güçlendirir.

Çocuklar duyduklarından çok gördüklerini öğrenirler. Ebeveynin farklı kültürlere saygılı bir tavır sergilemesi, çocuğun sosyal uyumunu, empati becerisini ve kimlik gelişimini doğrudan etkiler. Araştırmalar, çocuklara erken yaşta çeşitliliği saygıyla tanıtmanın önyargıyı azalttığını ve sosyal becerileri artırdığını söylüyor.

Bu nedenle Noel döneminde verebileceğimiz en kıymetli mesaj şudur: “Biz Müslümanız, kendi bayramlarımız var. Başkalarının bayramlarına da saygı duyuyoruz. Farklılıklar dünyayı daha renkli yapar.”

Noel süslemelerine bakan bir çocuğu uyarmak yerine, bu ışıltının onda uyandırdığı duyguyu anlamak ve doğru zemine oturtmak hem dini kimliği hem de psikolojik gelişimi destekler.Çünkü kimlik, yasaklarla değil, açıklamalarla ve iyi örneklerle güçlenir.

Asıl mesele, çocuğun gözündeki ışıltının hangi kültüre ait olduğundan çok, onu kendi değerlerimize bağlayan sıcak bir aidiyet hissi oluşturabilmektir. Ve belki de yılın bu ışıklı zamanının en güzel tarafı şudur: Başkalarının bayramlarına saygı duymayı öğretirken, kendi bayramlarımızı yeniden hatırlamak ve güzelliğin aslında her insanın içsel bir ihtiyacı olduğunu fark etmek…

KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ