Değerli okurlar. Peşinen sizleri uyarayım. Yazının başlığına aldanıp: “Selamet, yine Balkanları yazmış deyip pas geçmeyin.” Bilakis, yazının tamamı Türkiye’nin âl’i menfaatlerini ilgilendiriyor.

Payitaht İstanbul için Rumeli ve Balkanlar, jeo-stratejik önemdeydi. 1361’de I.Murad tarafından fethedilen Edirne 88 yıl Osmanlı Devleti'nin başkentiydi. Osmanlı, Kosova’yı fethedip, 1389’da kalıcı olarak Balkanlara yerleştikten 64 yıl sonra geri dönerek İstanbul’u (1453) aldı. Rumeli olmadan İstanbul alınamadı… 

AK Parti tarafından organize edilen Büyük Rumeli Buluşması dün İstanbul’da gerçekleşti. İlimizden AK Parti Sakarya Milletvekili Ertuğrul Kocacık ve Sakarya Rumeli Balkan Derneği’nin otobüsle iştirak ettiği buluşmadan ne yazık ki haberim olmadı. Program kaydını geceleyin evde TV’den izledim.

AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’yi tebrik ederim. Özellikle -Rumeli ve Balkan muhacirlerinin yoğun olduğu- Sakarya İl Teşkilatının da benzer bir organizasyonu yapmış olması gerekirdi. Artık iş işten geçti. Darısı, yerel seçimlere…

Buluşmada konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merhum Alija İzzetbegoviç’le aralarında geçen – vefatından hemen önceki- bir hatırayı anlattı:

“Alija (Bosna Hersek Cumhurbaşkanı) son dönemindeydi. Ben de yurtdışından geliyordum. Uçağı Saraybosna’da indirip Alija’yı hastanede ziyaret ettim. Alija’nın dünyadaki son demleriydi. Son cümleleri çok manidardı. Dedi ki: “Tayyip, evladım. Bu topraklar (Bosna) Evlad-ı Fatihandır. Bu topraklar size emanet.”

Hatırayı vakti zamanında biliyordum lakin dinleyince yeniden gözlerim doldu. O günlere gittim… Bosna’daki savaş günlerinde, çaresizlik içinde yüreğimizin nasıl yandığını hatırladım…

Tayyip Bey, dava adamıdır. Tayyip Bey, vefalıdır. Yaptığı konuşmayı heyecan içinde sonuna kadar dinledim. Nihayet… Göç ettiğimiz Balkan topraklarının önemini bilen, derdini dert edinen bir Cumhurbaşkanımız var.

“Tabi, bizim için bu bir duygu seliydi. Rabbime hamd ettim. Ama öyle bir emanet aldık ki… Biz, evladı fatihan topraklarına uzaktan bakamayız. Biz oralara bir emanet olarak bakmasını biliyoruz ve bakacağız. Batı Trakya, Bulgaristan ve Balkanlardan gelen kardeşlerimiz bu ülkenin göçmeni değil aslî evladıdır. Türkiye gibi bir vatanımız, yuvamız olduğu için Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Geri çekilmek mecburiyetinde kaldığımız yerlerde dünyanın en alçak, en iğrenç, en vahşi katliamları gerçekleştirildi. O zor günlerde Türkiye’ye gelemeyen kardeşlerimiz devletsiz kalmanın acısını iliklerine kadar yaşadılar. Çok ağır baskı ve zulüm gördüler. Dilleri, inançları, gelenekleri yok edilmek istendi. Camileri yıkıldı. Türbeleri yer ile yeksân edildi. Tekkelerinin, ilim irfan yavalarının kapısına kilit vuruldu. Medreseler kapatıldı. Hanlar, hamamlar, saraylar, çeşmeler, imaretler, kütüphaneler bilerek bakımsızlığa terk edildi. Kanaat önderleri, hocalar, âlimler, siyasetçiler hapse atıldı. Kültürel soykırım namına ne varsa hepsini kat be kat fazlasıyla yaşadılar. Çok değil yüz elli yıl önce binlerce ecdâd yadigârı eserlere ev sahipliği yapan şehirlerde, günümüzde numunelik birkaç yapı dışında hiçbir eser bulamazsınız. Aynı şekilde nüfusunun %80 çoğunluğu Müslüman olan şehirlerde bugün ya hiç Müslüman yaşamıyor ya da bir avuç Müslüman bulunuyor. Ancak batı dünyası bunu hiçbir zaman görmedi. Daha doğrusu hep görmezden geldiler. Lafa gelince insan hakları adına mangalda kül bırakmayanlar, Avrupa’nın göbeğinde yaşanan bu kültür katliamına dur demediler. Bize demokrasi dersi verenler, Rumeli’nin acısına, Rumeli’den yükselen feryatlara sağır kesildiler. En son burunlarının dibindeki Srebrenitsa’da binlerce insanın katledildiği soykırımı bile hiçbir şey yapmadan tribünden izlemeyi seçtiler. Ne yazık ki batılılar, katillere yol açarak onlara yardımcı oldular. Bunu geride bıraktığımız asırda defalarca yaptılar. Müslümanın, Türkün hakkı ve hayatı söz konusu olunca tepki göstermek; müdahale etmek, zulmü engellemek yerine hep üç maymunu oynadılar… Ama artık hamd olsun Türkiye var. Biz varız. Gereği neyse bunu yapmaya hazırız. Artık “Türkiye Yüzyılı” vizyonuna sahip ülkemiz var… Kardeşlerim. Rumeli, milletimizin yüreğinde hiç kapanmayacak bir yaradır… Biz Rumeli’ye, Balkanlara sevdalıyız.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması; devlet aklıyla birlikte ruh ve merhamet dolu bir konuşmaydı. “PREKAZ– Balkanlardan Göç Hikâyesi” adlı kitabımda yazdığım Balkanlar ve Kafkasların acılı geçmişiydi dinlediklerim.

Ümit ederim, önümüzdeki iktidar döneminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Rumeli-Balkan Vizyonu” doğru ve kalıcı temellere oturur.

AK Parti’den milletvekili seçilen Ertuğrul Kocacık’a çok iş düşüyor. Bendenize göre yapacağı ilk iş, Balkan Masası kurmak ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çizdiği Rumeli/ Balkan Vizyonu içinde sadece Türkleri değil, Arnavut ve Boşnakları da kapsayan sosyo-kültürel projelere öncülük etmektir.