Şehrimiz süt ürünleri sanayicilerinden Muzaffer Güneş’le SATSO toplantılarında ve ayda bir toplanıp adına Şûra denilen gurupta görüşürüz...Bu ayki şûra yemeğini kendisi üstlendi ve Söğütlü organize sanayi bölgesindeki modern fabrikasına hepimizi davet ederek ağırladı..
***
Güneşoğlu tesisleri son sisteme göre kurulup çalıştırılan yeni ve modern bir fabrika..Heryeri pırıl pırıl , tertemiz.. Muzaffer bey, işleri yetişkin üç oğlu ile birlikte yönetiyor..Oğullarının hepsi mükemmel eğitim almış iyi yetişmiş genç adamlar..Babaları ile birlikte çok güçlü bir görüntü veriyorlar..
Fabrikada çok sayıda gıda teknikeri ile gıda mühendisleri çalışıyor.. Tereyağından yoğurt ve ayrana kadar,nefis abaza peynirinden çerkez peyniri,beyaz peynir,örgü peynir ,lor,krem peynir ve kaşara varıncaya kadar her çeşit süt ürününü yüksek standart ve lezzette imâl ediyorlar.. Fabrikayı bize gezdirip üretim aşamalarını tek tek anlattılar.. Yoğurt,peynir imalâtı hakkında etraflı bilgi sahibi olduk.. En önemli olanlarından aklımızda kalanlar şunlar : Dünyada Süt iki şekilde dezenfekte (yani pastörize) ediliyormuş..Biri 170 derece ısıtılarak yapılan, diğeri 70 derece ısıtma ile yapılan.. Fakat en önemli faktör, imalâtın yapıldığı mekândaki temizlikmiş..Meselâ evde yoğurt yapılırken en temiz mutfakta dahi elbiselerden, halılardan, diğer eşyalardan uçuşan mikro taneciklere mani olmanız imkânsıza yakın zor.. O yüzden bu partiküller tencerede yoğurdun üstüne konuyor.. Bunları içine alan yoğurt üç günde ekşiyor, beş günde de küfleniyor..Muzaffer Güneş “imalâtın içine herhangibir koruyucu koyuyorsam namerdim” dedi..Bütün yaptıkları, fabrikanın içine devamlı olarak süzülmüş hava basmak..Bunu yapan muazzam tesisatları var..Dışarının havasını filtre edip fabrika binasının içine basıyorlar ve içeride devamlı olarak temiz ve taze bir hava bulunmasını sağlıyorlar.. Zaten içerideki herkes kafasında bone,sırtında tek defalık önlük, ayağında galoşlarla dolaştığı ve bina içlerinde mesai dışında sisleme yoluyla dezenfekte yapıldığı için mikro organizma barınması imkânsız.. Bu ortamda yapılan yoğurt haftalarca, süt te eğer şişesi açılmazsa ayni şekilde dayanıyor, ama açılırsa fazla uzatmadan tüketilmesi gerekiyor.
.
***
Sakarya ovası bir tarım bölgesi olmasına rağmen şehrimizde süt üretimi çok az..Bunun sebepleri iyi cins süt inekleri beslenmemesi, hayvanlara iyi ve yeterli yem verilmemesi gibi şeyler.Bunun doğru olduğu şuradan belli, ayni süt ineği kışın 10 kg veriyorsa yazın 15-20 kilo veriyor, sebep mi sordunuz, yazın çayıra salınıyor,doya doya yiyor da ondan… Durum böyle olduğu için şehrimizdeki sanayiciler Burdur,Polatlı,Sivrihisar gibi uzak yerlerden süt getirme zorundalar..Ne kadar üzücü değil mi ? Koskoca Akova’da şehire yetecek kadar süt üretimi yok..Burası Tunceli gibi çorak bir yer olsa şaşılmaz da bir milyon dönümlük Sakarya ovası olunca şaşılır. Ülkemizin kişi başına yılda tükettiği sütün de ürettiği sütün de Avrupaya nazaran çok düşük olduğunu bir kere daha işitiyoruz.. Akla şöyle şeyler geliyor, imalâtçı firmalar ziraat odası ile el ele verse ,büyük bir kampanya yapıp köylülere anlaşmalı olarak iyi cins süt inekleri dağıtsa nasıl bir sonuç alınır acaba , 2-300 km.den süt getirmekten daha ucuza gelmez mi?
Şehrimizdeki bir fabrikanın günlük süt kullanımı 250 bin 300 bin litre civarında iken ülke çapında büyük firmalarınki 3 milyon 4 milyon litre imiş.. Bizim fabrikalar İstanbul-İzmir ve Antalyaya kadar mal satıyor..O zaman Adapazarlılara düşen bir görev var, markete bakkala gidildiği zaman temizliği ile lezzeti ile büyük firmalardan daha iyi olan Adapazarlı firmaların ürünlerini,peynirlerini-tereyağını-ayranını satınalıp evine götürmek.. Adapazarı firmalarını ulusal markalar seviyesine taşımak…
Muzaffer Güneş ve oğulları’na başarılar dileyip teşekkür ederek ayrıldık…
***
SATSO Türk Müziği Topluluğu
Adapazarı Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) yaklaşık doksan yıldır şehirde varlığını sürdürmüş, onbinlerce iş sahibini çatısı altına toplamış olan ve son yirmi yıldır cumhurbaşkanları, başbakanlar,bakanlar,holding sahipleri,parti liderleri gibi kimselerin şehire geldiklerinde mutlaka ziyaret ettikleri itibarlı bir makam olması yanında şehire yaptığı sosyal katkılarla da bilinir.. Ozanlardaki Meslek Lisesi ile modern bir çalışma çevresi sağlıyan organize sanayi bölgeleri gibi kalıcı eserlerin yanında şehrimizden yetişen şampiyonlar, bilim adamları gibi kişileri onore eden, onlar için törenler düzenleyen,salonlarını sanat sergilerine ,konferanslara açan,bunun yanında her yıl çok sayıda öğrenciye burs veren bir kuruluş olan odamızın şehrimize en son hediyesi Türk Müziği Korosu dur…
Şefliğini S.Ü konservatuarı hocası Hamdi İtil’in yaptığı ve sazendeler arasında da yrd.doç.dr.Ferdi Koç ve gene öğr.üyesi Tuncay Kardaş gibi akademisyenleri barındıran topluluğun her üyesi ayrı bir değer.. Geçen hafta kampustaki konsere Nihavent faslı ile başlayıp Selâhattin İçli’nin besteleri ile devam ettiler.. Eserleri koro söyledi ama iki de solo vardı.Biri Ece Şeşen, diğeri M.Fatih Sert..İkisi de birbirinden mükemmeldi , Şeşen’in okuduğu “Bir sabah bakacaksın ki ben yokum” muhteşemdi..
SATSO yönetimini ve müzik toplulğunu candan kutluyoruz..