Ölümlü, gelip geçici, kalımsız anlamında ki “Fani” sözcüğü, mezar taşlarında ki Huve’l Bâki ile gerçek manası anlaşılır. Evet, insan fani ve geçici olduğunu ne zaman anlar. İlim için üç mertebe zikredilir. İlme’l Yakın, Ayne’l Yakın ve Hakka’l Yakın denir. Çocuklar ve gençler ölümü ne zaman anlarlar? Sanırım akılları başında ve reşit olduklarında ailelerinden en yakınını kaybettikleri zaman anlarlar. Aslına bakılırsa çocukken ve gençken aileden birini kaybetmek tam anlamıyla ölümü ve faniliği anlatmaya ve anlatmaya yetmez. Her yaşın bir anlam derecesi vardır. Bu arayış ve anlam ömür boyu sürer. Ta ki senden küçükler aileden göçünceye kadar devam eder.

Evet, benim gençliğimde, çok yaşlı olarak vefat ettiğini zannettiğim büyüklerim meğer benim bugünkü yaşından çok evvel vefat etmişler. Ben onları bayağı yaşlı sanırdım. Şimdi sorup öğrendiğimde onların benim kadar ömür yaşamadıklarını gördüm ve öğrendim. Dağ gibi sandığım insanlar meğer erkence göç eylemişler. Gerçi hiçbir ölüm ne geç, ne erkendir. Hepsi malum ve takdir edilen vakte rehindir. Evet, ben onları çok yaşlı görürken geldiğim noktayı hissedememişim. Şimdi anladım ki hayat terazim doğru değilmiş.

Şöyle batkımda ailemden dedem ve babam genç denilecek yaşta bu alemden gitmişler. Çevremde biri vefat ettiğinde önce dedemin ve babamın yaşı aklıma gelir, sonra Sevgili Peygamberimizin yaşını hatırlarım ve son olarak benim yaşıma gelmeden vefat eden büyüklerimi düşünürümde hayatın nasılda fani olduğunu anlamaya çalışırım. Evet, fanilik böyle bir şeydir. İlk göreve başladığım köyde şimdi beni tanıyanlarım, iki elin parmakları kadar kalmış, gidenler kalanlardan daha çokmuş.

Ya mahalle ve sokağımızda ki komşularımız bir bir değil sanki toptan göç eylemişler çocukluğumdan kalan belki bir iki kişi var. Evlerinden taşınanlar, yurdunu satanlar, yeni binalar yapanlar hepsi bize faniliğin dersini veriyor. Evet, bir bakışa göre burada yalnızlaşırken diğer tarafta kalabalıklaşıyoruz.

Mahallemin aksakallı imamı, ilkokul ve lise müdürüm hepsi göçtüler. Orhan cami imamı Sabri Kavakçı hoca efendi, Talip Bozkaya hoca efendi imamlarımız ve ismini anamadığım baba dostum imam ve müezzinler hepsi göçtüler. İlk görev aldığım müftüm İbrahim Çelik ve ardından gelenlerin bir kısmı da vefat etmişlerdir.

İşte böyle ölüm çevreden öze doğru bizi sarmaktadır. Mazeret hakkımız kalmamıştır. Kolay değil beş nesle şahit olduğumuz hayat nice güzel insanların yolculuğuna şahit olmuştur. Aslında ölümü ve gidilecek mekânın ve rahmetin güzelliğini bir bilebilsek ön sıraya girmek için başkalarından izin ister ve dua ederiz.

Rabbimizin ayeti bize o büyük hakikati şöyle anlatıyor: “Celâlim hakkı için işte geldiniz: bize teker teker: ilk defa yarattığımız gibi ve o size bahş edib hayâlına daldırdığınız servetleri arkalarınızın gerisine bıraktınız, hani o sizin mevcudiyyetinizde şürekâ olduklarını zu'm ettiğiniz şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyoruz? Gördünüz ya aranızdaki rabıtalar didik didik koptu ve o zu'm ettiklerinizin hepsi sizden gaib olub gitti” En’âm, 94