Sayın Erkal Etçioğlu. Bugün 7 Mayıs 1987. Siz Adapazarı Belediye Başkanı ve Sakaryaspor Kulüp Başkanısınız. Özel hayatınızı ve siyasi geleceğiniz açısından istikbalinizi tehlikeye atarak Sakaryaspor'un kulüp başkanlığını üstlendiğiniz çok çekişmeli geçen bir sezonun sonunda Sakaryaspor gol averajıyla Konyaspor'un önünde 2. Lig Şampiyonu oldu. Bu konuda duygularınızı öğrenebilir miyiz? Hemen ifade edeyim. Çok mutluyum. Çok mutluyum, çünkü 600.000 hemşerim mutludur. Sevinçli bir 600.000. Sakarya'nın gururu, onuru ve haysiyeti, töhmetten kurtulmuştur. Çok şanssız bir şekilde hiç de layık olmadığı halde geçen sezon küme düşen bir takımın başkalığını yüklenmek, ne kadar üzüntü verici ise aynı takımın hem de nefes nefese geçen bir mücadeleden sonra gol farkıyla da olsa şampiyon olması, o kadar mutluluk verici. Şu anda dünyanın en mutlu insanı sayıyorum kendimi.
Efendim, 1986-87 şampiyonluk sezonunun kısa bir değerlendirmesini yapabilir misiniz bize? Sayın Tuna, bir kere biz sezona şampiyonluk yemini ile başlamıştık. İnançlıyız, kararlıyız, azimliyiz. İlk ve son nefesimize, canımız pahasına mücadele etmeye ant içmiştik. Üstelik güçlü, uyumlu ve mücadeleden yılmayan bir yönetimle iş başına gelmiş, görev almıştık. Allah'ın izniyle, azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını biliyorduk. Hesabımızı iyi yaptık. Organizasyonumuzu iyi gerçekleştirdik. Bu arada bazı terslikler de olmadı değil.
Tabii, başkanım bir sezon önce çökmüş, bitmiş, kaybolmuş bir ekibi, hemen hemen aynı kadroyla şampiyonluğa oynattınız ve mutlu sona ulaşarak tekrar 1.Lig’e (bugünkü Süper Lig’e) çıktık. Nedir bu işin sırrı? Bu işin sırrı, sevgi. Birincisi Sakaryaspor’u sevmek. İkincisi ortak amaca inanmak ve bu amaç doğrultusunda bütün güçleri seferber etmek. Birbirlerine düşman oranı unsurları dahi birbiriyle kaynaştırarak ortak bir hedefe yönlendirmek. Belediye ve Sakaryaspor Kulübü Başkanlığı olarak yaptığım en önemli faktör bu. Maddi güçleri bir araya getirdim. Yönetici, teknik adam, futbolcu uyumunu temin ettim. Bu kombine bir güçtür. Çünkü Sakaryaspor'un gerek oynadığı oyunla gerekse şehir olarak ikinci lige layık olmadığını iyi biliyor, duyuyor ve hissediyordum.
Konyaspor'la nefes kesen bir çekişmeden sonra şampiyon olduk. Konyaspor için neler söyleyeceksiniz? Konyaspor da bu sezon iyi mücadele etti. Sayın Tuna ama daha işin başından beri masa başı oyunları yerine sahada mücadele etmeyi deneselerdi belki daha başarılı olur ve şampiyonluk kendilerine nasip olabilirdi. Ancak onlar daha çok saha dışında oynamayı tercih ettiler ve acı hüsrana uğrayan kendileri oldular. Cenabı Hak, her zaman doğruların yardımcısı olmuştur. Buna inancımız tamdır. Bizim şampiyonluğumuz inşallah Konyaspor'a da iyi bir ders olur ve gelecek yıllarda centilmence bir mücadele verirler. Hak yerini bulmuş, yanlış hesap Bağdat'tan dönmüştür.
Sonra Sayın Etçioğlu, siz kulüp başkanı olarak olayların ta orta yerinde bulunduğunuzdan sormak istiyorum; 2.Lig C grubunda şike döndü mü? Bir kere Türk futbolunun genelinden bahsetmek daha doğru olur. Türkiye'de şike vardır. Bunu da herkes kabul etmektedir. Ancak şike ispatlanması çok zor bir hadisedir, 2.Lig C grubunda şike olayları yaşanmıştır. Biz bunu izledik ve gerekli mercilere başvurduk. Biz Sakaryaspor yönetimi olarak, bu kara lekenin Türk sporundan kalkması için elimizden geleni yaptık. Yine yapacağız. Elimizden geleni yapmaya her zaman hazırız.
Erkal bey; Konyaspor'un şike söylentileri bütün basında ayyuka çıktı. Siz Sakarya Spor Kulübü olarak tedbirler alabildiniz mi? Konyaspor'un faaliyetlerini sezon başından beri dikkatle izledik. Halk arasında masa başı oyunu diye tabir edilen hadiseler sezon başından beri yaşanmıştır. Aynı zamanda Konya'da dostlarımız vardı. Oradan biz gerekli istihbaratları alabiliyorduk. 2. Lig C Grubu, bu sezon, Liglerin nabzının attığı yer olmuştur. İki şehir (Sakarya ve Konya) kıyasıya mücadelesine rağmen, mücadelenin spor kuralları içinde kalmasını biz de çok arzu ettik aslında. Biz Konyaspor'u oynayacağımız her on maçın dokuzunda yenecek güçteydik. Dikkat edilirse, Konyaspor’u 34 maçlık sezonunda tek mağlubiyet almıştır. O da bizim Adapazarı oynadığımız ve yendiğimiz 1-0’lık maçtır. Yani zaten onları yenen tek biz olmuşuz. Konya'da maçı ise son 20 dakikaya, 20 önde girmemize rağmen, bazı şanssızlıklar sonrası berabere bitirdik. Şampiyonluğumuz bileğimizin hakkıyladır.
34 kritik maç; dile kolay, endişe acı heyecan dolu koca bir sezon. Hiç zorlandığınız ümidinizi kaybeder gibi olduğunuz dakikalar oldu mu? Öyle bir sezon ki, anlatılması ve tarif edilmesi zor. O kadar olay yaşadık ki yazmağa kalksanız kitaplar, anlatmaya kalksam saatler yetmez. Aslında ben kararlı ve tuttuğunu koparan bir mizaca sahibim. Şampiyon olacağımıza da daha sezon başında inanmıştım. Karagümrük mağlubiyetine neyse dedim. Ama Bursa'da 3-2 kaybettiğimiz Sönmez Filament karşılaşmasına ne buyurulur. Onu da geçtik. Ya 4-0’lık Kuşadası mağlubiyeti? Öldüm öldüm dirildim, sinirden kendi kendimi yedim. Şunu da söylemeden edemeyeceğim: İnanın bu sezon sıkıntıdan kilo aldım. Fahri bey çok samimi konuşuyorum ama bu bocalamanın ardından devre arası tatili geldi de rahatladık.
Sayın Erkal Etçioğlu, bu kötü gidişe nasıl dur dediniz, ne gibi tedbirler aldınız? Dıştan her şey normal görünüyordu ama Kuşadası'na deplasmanda 4-0 yenilmiştik. Bu bana göre resmen bir facia, bir felaketti. Topladım yönetimi, oturup durumu bir gözden geçirdik. Benim gördüğüm, takımda birlik ve beraberlik, uyum ve ahenk bozulmaya başlamıştı. Arkadaşlık bağları zayıflamıştı. Ekip içinde her zaman problem olan bazı adamlar, yine eski günlere dönmeye başlamışlardı. Devre arası boşluğundan yararlanarak, Ayvalık kampında eksiklerimizi tamamlamaya çalıştık. İnanıyordum ki Sakaryaspor'da teknik - taktik olarak bir eksiklik olamazdı. Eksiklik bana göre, birlik, beraberlik, motivasyon ve konsantrasyondaydı. Bu konuda psikolojik bazı tedbirler uyguladık ve bu da kısa zamanda sonra semeresini vermeye başladı.
Başkanım ikinci yarıda 3 beraberlikle kaybedilen 3 puanın dışında, hiç puan kaybetmeden şampiyon olduk. Peki bu başarı nasıl sağlandı? Konyaspor zor gol atan bir takım hüviyetindeydi ama puan da kaybetmiyordu. Bizim hesaplarımıza göre Konyaspor mutlaka hata yapacaktı. Ve şampiyonlukta gol averajının büyük önemini olacağını hissediyorduk. İkinci yarıyla birlikte korkunç ve amansız bir yarış başladı. Bu baş döndürücü bir yarıştı; bir biz kazanıyorduk bir onlar. Biz deplasmanda galip geliyorduk, onlar da geliyordu. İnanın deplasmanlarda bile galibiyete sevinemez olmuştuk. Onların kritik Bakırköy deplasmanları gelip çatmıştı. Biz de pusudaydık. Maç öncesi yine İstanbul basını şike dedikodularıyla çalkalanmıştı. Konyaspor 1-0 önde oynuyordu. Ne zaman ki 54. dakika geldi ve Hasan nefis bir vuruşla kaleciyi avladı. Şampiyonluk hikâyesine Konyaspor bu golle veda edecekti. Böylece lider olmuştuk.
Böylece lider olmuştuk? Böylece puan puana gelmiş ve averajla lider olmuştuk. Bu durumda bizim gol averajımız bir puan fark demekti. Bütün plan program hesaplarımız, hiç puan kaybetmeden bu bir puan değerindeki averajımızı kullanmaktı. Ve bu arada masa başı oyunları daha da hız kazanıyordu. Üstelik son maçlardaki stres oyuncularımızı da olumsuz etkilemiş ve zor gol atar duruma düşmüştük. Biz içeride Kuşadası'nı zor 1-0 yeniyorduk.
Soru, ta ki Çanakkale maçına kadar… Ta ki Çanakkale maçına kadar. Biz Çanakkale deplasmanındaydık. Konyaspor ise evinde Vefa Simtel ile oynuyordu. Hafta boyunca bütün basın maçın farklı biteceğini yazıyordu. Bu ise bizim bütün avantajımızı silip süpürürdü. Maçın hemen başında kötü bir gol yedik. Acaba her şey bitiyor muydu? Konyaspor ise 4-0 galipti. Heyecan sonra raddeye gelmişti. Ama Sakaryasporlu futbolcular o gün aslanlar gibi boğuşuyor, koşuyor, yırtınıyor ve futbol oynuyordu. Birbirinden güzel tam altı gol izledik, onların maçı 7-1, bizim deplasman maçımız 6-1 bitmişti. Bize göre bu iş orada bitmişti, rahatlamıştık.
Sonra galiba artık son 2 haftaya giriyorduk. Evet artık son iki haftaya giriyorduk. Her maç bir final olmuştu bizim için. Evimizde Sönmez Filament ile mücadele ederken Konyaspor, Karabük deplasmanındaydı. Artık averajımız 6 goldü ve kapanmayacak gibi de değildi. Hala endişeliydik. Maça başladık, bir türlü gol gelmiyor. Nihayet 60 dakikalarda Oğuz golü attı, öne geçtik. Arkasından Aykut ikiledi golleri. Maçı 20 aldık. Çok ilginçtir. Konyaspor da deplasmanda Karabük'ü 2 -0 yenmişti. Böylece hafta başladığı gibi aynı şartlarda sona ermişti.
Sonra da final maçı? Maçtan önce neler duyduk, neler. Yok Tarsus amatör takımla çıkacakmış, yok futbolcuların istikbali kurtulmuş, yok savaş çıkacakmış. Biz ise evimizde Anadolu ile oynuyorduk. Ve işin ilginç tarafı ise Anadolu'nun kurtulması bizden puan almasına bağlıydı. Konyaspor maçı, bazı entrikalarla yarım saat geç başladı. Biz ise Sinan'ın harika golüyle öne geçmiştik. Sakarya, tarihinde ender rastlanacak günlerden birini yaşıyordu. Konya'dan çok çelişkili haberler geliyordu. Maçı Aykut'un attığı golle 2-0 galip bitirmiştik. Bir yandan sahada şampiyonluk turu atıyorduk ama Konyaspor maçının bitimine daha 25 dakika vardı. Her şey olabilirdi. Konya'da ise yer yerinden oynuyor, stat yıkılıyordu. Gazeteciler ve TRT görevlileri dövülüyor ve stattan çıkartıyordu bu arada. Radyo da yayın yapamaz olmuş ve Konya'nın dünyayla bağlantısı kesilmişti. Hüzünlü, endişeli ve buruk bir mutlulukla soyunma odasından ayrılıyor ve Maltepe Tesislerine yol alıyorduk. Ve nihayet dakikalar, saatler sonra Konyaspor'un Tarsus İdman Yurdu’nu ancak 5-0 yenmiş olduğunu bütün Türkiye duydu. Artık resmen şampiyonduk. Sakaryaspor’umuz 2.Lig’de ikinci kez şampiyonluğunu yaşıyordu. Dünyalar bizim olmuştu. Bir yıl boyunca 600.000 kişinin çektiği çile son bulmuş, incinen ve yıkılan gururumuz kurtulmuştu. Günlerden ramazanın 27 yedisi ve Kadir gecesiydi. Örf adetlerimize uygun bir kutlama ile şampiyonluğu geçiştirdik.
Böylece şampiyon oluyor ve tekrar birinci geri dönüyorduk? Böylece 34 maç 3.040 dakika süren, endişe ve umut karışımı bir sezonun sonunda şampiyon olmuştuk. Sakaryaspor şampiyondu artık. Bir sezon öncesi çok şanssız bir şekilde düştüğümüz yere, bileğimizin hakkıyla ve yüzümüzün akıyla çıkmıştık. 600.000 Sakaryalı tek yürek olmuş, mutluluktan uçuyorduk. O gün Sakarya tarihine altın harflerle geçecek, ender birkaç günden biriydi. Evet, hak yerini bulmuş, yanlış hesap Bağdat'tan dönmüştü. Ve aslan kediye boğdurulmamıştı. Çünkü Allah haklının yanındaydı. ***
Erkal Etçioğlu’ndan Özel Görüşler
“Şu gerçeği görmek lazım. Sakaryaspor küme düşerse Adapazarı da spor ve sosyal yönlerden küme düşmüş oluyor. O yönden o zaman Sakaryaspor'un mutlaka 1.Lig’e (Süper lLig'e) çıkartmak gerekir. O zaman Adapazarı da birinci sınıf iller arasında olsun.” ***
“Sakaryaspor transferde hiçbir futbolcusunu bir başka kulübe kaptırmayacak kadar güçlüdür. Gelsinler alsınlar da görelim bakalım. Nasıl yapacaklarını biz de görelim.” ***
“Sakarya'da bugüne kadar oluşan en ideal yönetimi kurduk. Hepsi işinde başarılı, sosyal yönü iyi insanlar. Bu yönetimi desteklemek, güçlendirmek ve Sakarya'nın görevi.” ***
“Beni merkez ceza kuruluna vermeleri önemli değil. Önemli olan bizim dikkat çektiğimiz şike konular hakkında araştırma yapmaları. Bu açıklamalarımızı bir ihbar olarak telakki etmeleridir. Bana ne ceza verecekleri de umurumda değil. Verseler ne olur, beni ne etkiler?” ***
“Hakemlerden şikâyetçiyiz ancak bunun sürmesine de gönlümüz razı olmaz, iyi hakemler verilmesini istiyoruz. Çünkü Sakaryaspor, birinci sınıf bir takımdır, iyi hakemler verilmesiyle sadece hakkımızın yenilmesinin önüne geçmiş olur.” ***
“Konya'nın ne yaptığı bizi hiç ilgilendirmez. Önemli olan bizim ne yapacağımızdır. Ben diyorum ki Sakaryaspor şampiyon olacak. Gücü yeten engel olsun.” ***
“Seyircimizi, oynadığımız takımın statları almıyor. Bizim gittiğimiz yerde bolluk, bereket hâkim. Adamların kasalarını dolduruyoruz.” ***
“Siyaset, spor; birbiriyle zıt iki unsur. Biz siyasetin dışında bir mücadele veriyoruz. Spor birleştirici bir unsurdur. Toplumlar arasında diyalog içinde bir sağlam betondur.” ***
“Sakaryaspor herkesin malıdır. Bu nedenle de herkes gerek maddi gerekse manevi bakımdan bu kuruluşun yanında olmalıdır.”
---
Sakaryaspor Kulübü Bakanı Erkal Etçioğlu ile Fahri Tuna’nın 7 Mayıs 1987 tarihinde yaptığı söyleşinin metni. (Fahri Tuna, ‘Bir Şampiyonluğun Öyküsü’87’, Adapazarı,1987, s. 36-39)