24 Mayıs  sabahı; 9 yıla varan bir süreden beri beraber olduğumuz CUMAERTESİ GURUBU ile Acarlar Longozu’na gittik.

               Gurup azası muallim Mehmet Özdemir hocamızın kardeşi Av. Recep Beyin davetlisi olarak; Av. Haluk Hagur, Dr. Fikret Öztürk, Av. Selim Tan, Av. Ali Abdullah, mühendis Erol Demiralay, denetçi Rıza Ünsal, Orhan Bektaş, muallim Ömer karahan, mühendis Hayrullah Özkan ve Av. Kemal  Alimoğlu ile beraber, ekseri ailecek olmak üzere kahvaltıyı orada yaptık.

               Longoz boyu ahşap yürüyüş yolundan yürüyerek SUBASAR ORMANINI gezdik ve çevreyi temaşa ettik. Dünya da 1. veya 2. olduğu söylenen Acarlar Longozu ( subasar ormanı) gölü hakikaten görmeye değer bir tabiat harikası.

               Karadeniz kıyı kumsalları ve kumsal tepeciklerinin hemen arkasında, Karasu-Kaynarca- Kandıra yolunun kuzey tarafında müthiş bir 1.derece SİT alanı.

              Su yüzeyine dökülmüş geniş ağaç yaprakları görüntüsü veren Nilüferler başta olmak üzere, su menekşe ve laleleriyle, dışbudak, kızılağaç ve karaağaç ormanlarıyla, kilometrelerce uzanan göl suyu, birçok balık ve kuş türleri ile nadide bir yer. Sessizlik ve sükunet mekanı.

              Herkesin görmesi, su bisikleti ve tekne gezintisi yapması  gereken, ‘’Ana gibi yar, Anadolu gibi diyar’’dan güzide bir  köşemiz.

             Çevresindeki yerleşimler ve ziraat alanlarından kaynaklanabilecek, evsel ve kimyasal atıklardan (zirai ilaç ve gübreden) korunması, etrafının sadece organik-tabii tarıma müsaade edilmesi ve gözümüz gibi sakınmamız  gereken bir turizm değerimiz.

             Longozdan sonra 2. durağımız Karasu-Yeni mahalle. Sakarya Nehrinin Karadeniz ile kavuştuğu, buluştuğu, kucaklaştığı, tek başına turizm potansiyeli taşıyan bu  ilginç  yer de, Recep beyin temin ettiği bir balıkçı teknesiyle, emekli emniyet mensubu Ali Sezer’in kaptanlığında çok güzel bir nehir yolculuğu, gezisi yaptık.

             Yaklaşık 10  km’nin üstünde, güneye doğru, akış istikametine ters bir şekilde nehir içlerine  doğru  enfes bir su yolu seyahati yaşadık.

             Cumaertesi gezisinin en mühim  kısmı bu oldu. Sakarya nehri üzerinde ilk defa seyahat  edip, yol alarak, sağlı sollu  yeşil duvar gibi orman örtüsü arasında unutulmaz bir seyir yaptık. Burada kendimi, Amazon ormanları arasında bir akarsu da gider gibi hissettim. Özellikle nehrin sol tarafındaki, yemyeşil zümrüt ormanlık tepeler, kıyıya paralel ve nehri ihata eden,  ormanla kaplı duvar gibi yüksek zümrüt yamaçlar  arasında, nehrin yüzyıllar sonunda oluşturduğu doğal kıyıları, koy ve falezleri, suyun üzerine döşek gibi yatmış bitki örtüsünü seyrederek gitmek  insanı büyülemekte, ‘’Anadolum’ da ne güzellikler var’’ dedirtmektedir. Recep beyin, hayali SAKARYA CANAVARI espirisi de, nehir yolculuğuna ayrı bir heyecan katmıştı.

             Karasu’ya giden herkesin, bu motor turunu, gurup halinde mutlaka yapmalarını, nehir yatağını her yönden görmelerini,  burada balık yemelerini ve nehrin Karadeniz ile buluştuğu noktayı görmelerini ,  su,deniz ve tabiat ile iç içeliği  yaşamalarını  hususen tavsiye ediyoruz.

             Gözümüze; Yeni mahallenin her iki kıyısındaki çarpık  yapılaşma, bu kesimde pilansız ve kıyıları tahrip edecek şekilde betonlaşma, nehir içlerine doğru yer yer  kıyılara boca edilen çöp, taş ve molozlar da takılmadı değil. Bağra saplanmış hançer gibi görülüyor, bütün çirkinliği ile sırıtıyor ve acısı hissediliyor.Ülkemizin umumi bir sorunu olarak.

              Ülkemizde birçok nehir ve dere  yataklarımız; yol yapımı, HES ve dere ıslah çalışması nedeniyle tahrip olmuş, tabii su yolu ve asırlar sonucu oluşmuş doğal zeminleri bozulmuştur.

              Sakarya nehrinde de bu felaket yaşanmış, bir çok yeri tahrip olmuş, tabii yapısı ve güzelliği yok edilmiştir. Henüz elde kalan bu kesimleri ve nehrin doğduğu yere kadar tüm  ana mecrada, bozulmamış kalan tüm yerler ile Karadeniz ile buluştuğu nokta korumaya alınmalı, DOĞAL SİT ALANI ilan edilmelidir. Hem de bir gün dahi geç kalmadan, hemen şimdi!

             Sakarya Nehrinin suyu ise  kan ağlıyor. Doğduğu yerden denize kadar,  kirlenmiş kan renginde gözyaşları ile yol alıyor, can çekişiyor. Ana mecrası boyunca evsel, kimyasal ve fiziki atıklarla ve de erozyon ile rengi kızıla dönmüş, su olmaktan çıkmıştır. Adeta apse yapmış kanayan bir yara gibidir. Artık daha fazla beklemeden ve geç kalmadan bu suya el atılmalı, kanaması durdurulmalıdır.

              Gezimizi;  dönüşte yakıtın bitmesi, başka bir motorun gelip bizi iple çekmesi ve  denizle nehrin buluştuğu noktayı da kısa bir gözetlemeden sonra bitirerek, Mehmet Beyin köyü Gölköprü’ye hareket ettik.

             Şunu da ilave etmeliyiz ki;  Yeni Mahalle nehir kıyılarındaki yapılanma yeniden ele alınmalı, tabii yapıya uygun bir pilanlama ile imarı gözden geçirilmeli, bu enfes buluşma noktası, hak ettiği turizm değerine kavuşturulmalı ve SAKARYA NEHRİNİN KARADENİZ İLE BULUŞMA  YERİ,  nehir-deniz-tabiat ve balık noktası olarak tanıtılması gerekmektedir.

              Gölköprü’de ki Mehmet beyin evine, Karadeniz’in yeşil tabiat denizi içinde yol alarak ulaşıp, tam olgunlaşmış yüklü kiraz ağacını muhasara altına alıp, iştahla kirazları yiyip, evin avlusunda diğer  ikramlarını da alıp, misafirperverliğin en güzelini bize, anacığı ile gösterdikten sonra, unutamayacaklarımız arasına bu geziyi katarak, bir Cumaertesi’ni, yani ömrün bir gününü daha geride bırakarak Sakarya il merkezine iltica eyledik.