Safranbolu’dan Sakarya Kaynarca Sıraköy’e yerleşen Salih Hoca’nın torunu olarak 1887 yılında doğdu. İstanbul’da medreseyi bitirdi. Molla lâkabı ona, medrese mezunu olması sebebiyle verildi.

Balkan Harbi’nde (1912) ve Bağdat Cephesi’nde (1914-15) savaştı. Bu sırada sağ ayağından ağır yara alarak Bağdat’ın Felahiye Cephesinde (İngilizlere) esir oldu. İngilizler onu ve diğer esirleri Hint Çin’i Tetmiye (bugünkü Myanmar) Kasabasına götürdüler. İki senelik esaret esnasında birçok Türk esiri şehit olurken, o pehlivanlığı sayesinde hayatta kalabildi. Mübadeleyle (İngilizlerle esir değişimiyle) iki sene sonra Bağdat’a döndü. Altıncı Ordu inzibat memuru iken 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi dolayısıyla Musul’dan teskere alarak köyüne döndü.

Köyüne (bugün Söğütlü ilçesine bağlı Sıraköyü’ne) geleli henüz iki ay olmuştu ki köyü ve çevre köyler, Rum ve yerli çeteler tarafından üç defa soyguna uğradı. Ardından Yunanlıların Kandıra’yı işgali üzerine silahlanmaya karar veren Halit Molla, ağabeyi Aşır Ali, kardeşi Zekeriya ve köylerinin öğretmeni Ali Alişan Bey’le birlikte millî çetesini kurarak (1919) Rum ve yerli çetelere savaş açtı.

Öne on, sonra yirmi, ardından da 100 kişilik bir milis kuvvetine dönüşen çetesiyle Halit Molla, önce Seyifler’de (3 Ocak 1920) ardından da Araman, Kandıra, Hocaoğlu, Lazlar, Ferizli, Söğütlü, Karadere ve Kayrancık bölgelerinde Yunan düzenli ordusu ve onlarla işbirliği halindeki Rum ve yerli çetelerle çatışmaya girdi.

Zamanla Milli Teşkilatındaki silahlı kişi sayısı 400’e yaklaşan Halit Molla ve millî çetesi, önce Kandıra’yı (15 Nisan 1921), ardından Kaynarca’yı (3 Mayıs 1921), sonra da sırasıyla Ferizli (21 Haziran), Söğütlü (21 Haziran), ve Dağdibi, Tekeler ve Adapazarı’nı (21 Haziran 1921) Yunan Ordusuyla Rum ve yerli çetelerden temizledi. Orhan Camii’nde ilk hürriyet ezanını kendisi okudu. Ardından Serdivan (22 Haziran,) Sapanca (22 Haziran) ve İzmit’in (28 Haziran) kurtuluşuna destek oldu.

Savaşın bitiminde devletin kendisine ganimet olarak vermek üzere Kömürpazarı’nda birçok dükkân ve evi teklifini ‘biz bu memleketi mal mülk edinmek için kurtarmadık, bana düşen ne varsa, evi barkı olmayan fakir fukaraya verin’ diyerek kabul etmeyen ve dönemin valisi Sedat Kirtetepe’ye ‘cenazemde top arabası ve bando mızıka takımı istemiyorum. Mezarım da sade olsun, türbeye dönüştürülmesin’ diyen kahraman Halit Molla (Akın), 27 Mart 1961 tarihinde 74 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Vasiyeti gereği sade bir mezar yapıldı.

Vefatından yirmi iki sene sonra kabrini ziyarete gelen Sakarya Valisi Hayri Kozakçıoğlu, ‘büyük bir İstiklal Harbi kahramanına yaraşır bir anıt yapmalıyız’ diyerek 1983 yılında bugünkü mezarını yaptırdı.

Adapazarı Tarihinden Şahane Bir Yaprak: Türk Bayrağını Göndere Kim Çekecek

1951 yılı 21 Haziranı. O günkü adıyla Gümrükönü – Hükumet Caddesi’nde, bugünkü adıyla Atatürk Bulvarı’nda, Adapazarı’nın Düşman İşgalinden kurtuluşunun 30. Yıldönümü kutlanıyor. Kaymakamlık önü lebalep dolu. Hem çok kalabalık hem coşku çok büyük.

21 Haziran 1921’de Adapazarı’nı kurtaran dört milli çetenin öncüleri Halit Molla, Kazım Kaptan, Osman Kaptan ve Şaban kaptan da oradalar elbette şeref misafiri olarak.

Adapazarı’nı o gün nasıl kurtardıklarını, o akşam Yunan Ordusu ta Serdivan’a kadar nasıl kovaladıklarını, 400 kişilik çetesiyle her sokak başına nöbetçi koyduktan sonra, gece 12.00 sırası Orhan Camii minaresine çıkıp o davudi sesiyle hürriyet ezanını nasıl okuduğunu Halit Molla kürsüde alkışlar arasında anlatmıştır.

Şimdi sıra Belediye Bandosu eşliğinde halkın hep bir ağızdan bağıra bağıra okuyacağı İstiklâl Marşımıza ve Türk Bayrağını göndere çekmeye gelmiştir.

İyi de bayrağı gönder ekim çekecektir?

Öyle ye dört kahraman millî kahraman da oradadır. Dördü de değerlidir.

Kendiliğinden bir problem doğmuştur şimdi. Kimin çekmesi münasiptir.

Mütevazılığı diğerkâmlığı ve cömertliğiyle tanınan Halit Molla konuşur:

“- Bayrağı çekme hakkı Kâzım Kaptan’ındır! 87 günlük işgalden sonra, 21 Haziran 1921 gecesi kaymakamlığımızın önündeki bayrağı o çekmiştir çünkü. Bugün de bayrağı o çekmelidir.”

Kâzım Kaptan itiraz eder:

“- Hayır, bayrağı çekme hakkı benim değil Halit Molla’nın hakkıdır. Doğru, o gece kaymakamlığın önündeki Yunan bayrağını indirip Türk Bayrağını ben çektim. Ama Halit, benden önce Adapazarı’na girip Yunan ordusunu ve Rum çetelerini Araba Fabrikasını doğru çatışa çatışa kovalıyordu. Sonra da Orhan Camii minaresinden kurtuluşun ezanını okudu. Ben arkadan gelip bayrağı çektim. Hak Halid’indir!”

Herkes şaşkındır. Konuşmaları dinleyenler gözyaşlarıyla birlikte izlemektedirler olan biteni.

İki büyük kahraman, otuz sene sonra yine kahramanca davranmaktadırlar. Kendi hakları olan Türk bayrağını göndere çekme şerefini, karşısındakine ikram etmektedirler.

Dönemin kaymakamı pratik bir öneriyle problemi çözer:

“- İkiniz birlikte çekseniz efendim?”

Bu makul öneri alkışlanır ve uygulamaya konulur.

100 kez tekrarlanan Adapazarı 21 Haziran kutlamalarının en güzel hâtıralarından birisi olarak hafızalara kazınacaktır bu olay böylece.

Rabbimiz; bizlere bu cennet Adapazarı’mızı yeniden vatan eyleyen başta Halit Molla, Kazım Kaptan, Osman Kaptan ve Şaban Kaptan millî çete reislerine, onların birbirinden değerli ve fedakâr silah arkadaşlarına rahmet eylesin.

Mekânları cennet olsun.

YARIN: HALİT MOLLA’NIN KALEMİNDEN ADAPAZARI’NIN KURTULUŞU