Üzerinden binlerce kez makaleler yazıldı, binlerce kez programlar düzenlendi. Deprem gerçeğini hatırlatmak ve depremle yaşanması gerekliliği, önlemleri üzerinden birçok yöntem geliştirildi.

               Depreme dair muhatap ve yetkinlik, uzmanlarca her fırsatta dile getirildi.

               Meselenin bu tarafında bir eksiklik yok, hatırlatma ve önlemleri üzerinden uyarılar, yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler, kaçınılması gereken hususlar tek tek işlendi yıllar içerisinde.

               1999 Marmara depremi sonrası ülke gündeminde ki yeri her dönem dinamik oldu.

               Sorun nerede; önlem alması gerekenler, uyarılar üzerinden deprem gerçekliğine uygun şehirler inşa etmek, hasarlı ya da yıkılması muhtemel yapılar üzerinde çalışmalar yürütmesi gerekenlerin ne yapmadığıdır.

               Kâğıt üzerinde sorun yok, yasal mevzuatlar depreme ilişkin düzenlemeler, inşaat kalitesi ve beton demir uygulaması, tamamı deprem dayanıklılığı düşünülerek planlandı.

               Kahramanmaraş ve ardından peşi sıra gelen depremlerle gördüğümüz, yaşanılan acı manzaralar gösterdi ki alınan en ufak önlem olmamış.

               Sadece kâğıt üzerinde kalan ve söylemden öteye geçmeyen bir tutum sergilenmiş.

               Maalesef ihmaller zinciri yaşanıyor ve sonrası ne yazık ki hepimizin malumu canlarla ödendi, böylesi bir anlayışın devamı yaşanılacak acı tablolarında habercisi olacaktır.

               “Sizi en iyi biz anlarız” sözünün coğrafyası genişlemekte…

               Kahramanmaraş merkezli deprem ve ihmaller son olsun, bir birimizi anlamın yolu acıların paylaşılması üzerinden olamamalı. Kader planı, ölümler üzerinden şekillenmemeli.

               Örnek şehirler oluştu yaşanılan depremler sonrasında, istenilen sonuç bir türlü alınamadı. 99 depremi sonrasında, şehir merkezi en fazla etkilenen bölgelerimizin başında geliyordu. Resmi daireler başta olmak üzere,  Adapazarı merkezli birçok yıkım yaşandı.

               Zemin sıvılaşmasının yoğun yaşandığı, konutlaşmanın imkânsız olduğu o gün ki verilerle tespit edilmişti. Böylesi bir zorunluluk sonrası Yenikent bölgesi ortaya çıktı. Sağlam zemin ve depreme güvenli yapıların bu bölgede yapılması gerekliliği bilimsel verilerle tayin edildi.

               Karaman Mahallesi, Camili Mahallesi ve Korucuk Mahallesi mesken yerleşkesi, resmi daireler kampüsü, şehir adına geleceğin adresi olarak belirlendi. Şehirleşmede belirlenen adres tamamen deprem güvenliği üzerinden idi.

               Ancak kâğıt üzerinde belirlenen niyet ile akıbet aynı paralelde seyretmedi.

               Yenikent bölgesi kaderine terk edildi, uzunca yıllar konutlar kullanılmadı. Depremde evi yıkılan ve başkaca seçeneği olmayanların zorunlu ikameti oldu. Pansiyon niteliğinde, gece gidilip kalınan bölge özelliği taşıdı uzun yıllar.

               Bir türlü olmadı, sosyal donatı eksikliği ve her şeye rağmen yıkılmış olsa da şehir merkezi ile bağlantısızlık. İlk yıllarda ulaşım bir hayli sorundu, Çark deresi kenarından sağlanan bağlantı yolu yoğunluğa cevap verebilecek nitelikte değildi.

               Toplu taşıma araçları tüm bölgeyi turlayarak şehir merkezine ulaşıyordu ki saatlere varan yolculuk neticesinde.

               İlk günlerde konutların önemli bir kısmı kullanılmıyordu, prefabriklerde yaşam tercih ediliyordu. Ulaşım başta olmak üzere yaşanılan olumsuzluklar zinciri bölgeyi cazip kılmadı.

               Dereye uçan toplu taşıma aracı ve ölümlü kaza sonrası, bugün kullanılmakta olan duble yol yapılmak zorunda kalındı.

               Raylı sistem için ayrılan bölüm bir müddet sonra imara açıldı, dolayısıyla tek alternatif mevcut kullanımda olan yol olarak elimizde kaldı ki son dönemlerde yaşanılan trafik yoğunluğuna cevap veremez nitelikte.

               Kuzey Marmara Otoyolu bölgeyi ikiye böldü, şehrin tam ortasından geçen otoyol ve bağlantı üst geçit, bir olumsuzluk hali yani yıkılması durumunda her iki bölgenin bağlantısını kesecektir.

               Bin yataklı hastane dâhil şehrin sağlık yatırımlarının bölgede olduğu düşünülürse bizi neyin beklediğini de anlamak mümkün sanırım.

               Sonuç olarak; bir türlü olmadı. Yenikent bölgesi imar edilmesi maksadına uygun hale dönüştürülemedi. Dolayısıyla bir müddet sonra tarım arazileri imara açıldı, bugün ki şehir manzarası ile karşı karşıya kaldık.

               Umarım bizde yaşanılan beceriksizlikler deprem bölgesinde yaşanmaz, ders niteliğinde bir şehir oluşturduk. Gören olursa gerekli olan dersi alır, ne yapmamasını gerektiğini bilir…