Ortak sorunumuz nedir diye bir çalışma yürütülse, hiç şüphe yok ki aynı sonuçlara ulaşılır ve içerisinde elektrik kesintisi, voltaj düşüklüğü şikâyeti yerini alır.
Günün hangi saati olacağı belli değil, bazen de ise kurum yetkilileri öncesinden mesaj marifeti ile bilgilendirme yapmaktalar, bilgilendirme eylemini sanırım marifet olarak görüyorlar.
“Planlı” kesinti uygulayacağız, böylesi bir paylaşım masum kılıyor!
Ya da medyaya servis edilen kesinti haberleri, gün yok ki elektrik kesintilerini içeren bilgi akışı olmasın.
Şehrin hangi bölgesi olursa olsun fark etmiyor, gün seçimleri de yok, hafta içi hafta sonu fark etmeksizin kesinti uygulanıyor ve yeni bir durum da değil. Uzunca yıllardır uygulanan yöntem bu…
11 Şubat 2009 yılında özelleştirme yaşandı, o günlerden itibaren kesintisiz kesintiler yaşanmakta. Özelleştirme şartnamesinde yeri var mı bilmiyorum, haksızlıkta yapmayalım, yeni yatırım yapılmayacak, altyapı yenilemesine ihtiyaç yok, enerjiyi yettiği kadar nihai tüketiciye sunun ve bedelini tahsil edin mi yazıyor?
Teknik akla sahip değilim, yaşanılanların başka açıklaması olmasa gerek. Çarpıkta olsa yaşanılan bir büyüme var, nüfus artışı ve buna bağlı konut sayısında ki artışa cevap verecek nitelikte olmadığı gibi dününde çok gerisinde kalmış durumdalar.
Özelleştirmeyi haklı kılacak birçok açıklama vardı, hatırlanacaktır. Önemlilerinden biride kamunun hantal yapısı, kontrolsüz büyüme diye tarif edilirdi.
Yani; hantal yapı gelişime, büyümeye ayak uydurulamayacağı anlatılırdı.
Özelleştirmenin altında yatan asıl gerekçeyi bilmeyende yoktur, elden çıkarılan kamu kaynaklarının adreslerine bakınca ne olduğunu da görmek mümkün. Ötesi tanımlamalar alan darlığından yapabileceğimiz bir şey değil…
Malum üzere hukukun işleyişi ve son dönem yaşanılanlar, eleştirinin de dozunu tayin ediyor.
Ancak şunu söylemeden de geçmemeli, özelleştirme sonrası hizmet üretimi ve sunumuna ilişkin iyileşmeden söz edilebilecek tek kurum yoktur. Değil kamunun sunduğu konforun üzerinde yer almak, denk düşecek örnek maalesef yok.
“Eski Türkiye” eleştirileri ile kast edilen ve karalanmaya çalışılan dönemler, bugün özlemini çektiğimiz ve deyim yerinde ise “mumla” aradığımız dönemler oldu.
Bazen tarif edilir, geriye gitmekle ileriye varacağımız anlatılır ne kadar da haklılar.
“Büyük Türkiye”, “Uçtuk kaçtık” diye maksadını aşan çok abartılı, ağdalı ifadeler havada uçuşur, eskiyi tümden yok sayan bir anlayış. Her ne yapıldı ise günü tarif eden, yokluğun adresi olarak ta dünü tarif eden ifadeler, hepimizin bildiği yabancı olmadığımız dil.
Hani o meşhur slogan, başlık “Nerden nereye” işte tam da bu söz, sanırım elektrik kesintilerinin, voltaj düşüklüğünün gerekçesini ifade eden veciz söz olsa gerek…
Oysaki çokta fazla bir şey istemiyoruz, elektrikleri kesintilerine son verin, voltaj düşüklüğü sorunu ortadan giderilsin, giderilsin ki çok uzun yıllar erişemediğimiz beyaz eşyalarımız zarar görmesin. Özlemini duyduğumuz, eski Türkiye’de sahibi olamadığımız, buzdolabı başta olmak üzere tüm beyaz eşyalarımız hasar görmekte.
Son yılların çalışma düzeneği, covid vakasından sonra yaygın olan “evden çalışma” imkânını ortadan kaldıran bir vaziyet, buna dahi imkân tanımayan yeni Türkiye manzaraları.
Yeni Dünya çalışma düzeni, “eski Türkiye” düzeni ile mümkün.
Çok fazla bir şey istenmiyor, “eski Türkiye” şartlarına eriştirin yeterli…
Çok fazla olmasa da dünden kalma beyaz eşyalarımız var, zarar görmesinler. Bugün erişimde kolay değil, “yeni Türkiye” düzeneği buna imkân tanımıyor. Elde olana var olana sahip çıkmalı, kıymetli…
Ben yazmaktan, tekrara düşmekten bıktım, sorunun sahipleri şikâyetten bıkmadı.
Umarım son olur…