“Bu esnada kızlardan biri utangaç bir eda ile yürüyerek yanına geldi; “Bizim yerimize (hayvanlarımızı) sulamanın karşılığını (ücretini) ödemek üzere babam seni çağırıyor” dedi.” (Kasas, 25)

TDK sözlüğünde “Maaş” kelimesi sadece “Aylık” olarak açıklanmıştır. İster işçi olsun, ister memur için olsun maaş hayatın gündeminde ve merkezinde yer almaktadır. Geçmiş yüzyıllarda maaşla çalışan sayısı azken, sözüm ona modern asırda maaşla çalışanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bir siyasetçiye sormuştum: Aramızda ki fark neden büyük, hani biz tarağın dişleri gibi eşit değil miydik? Cevabı ise: Ama taraklarımız farklı! demişti.

Maaşı konuşurken ülke gerçeklerini göz önüne getiriyorum, başarı ve çalışma azmimize bakıyorum keyfi olarak suçlama veya şikayetlenme yapmıyorum. Ülkemizin bazı memurlarının aldığı maaş seviyeleri kimilerini milyonluk zengin yaparken, kimileri ise bir ev sahibi dahi olamamaktadır.

Devletin bir öz evlatları (memurları) var, bir de üvey evlatları var. Öz evlatları yüksek bazı makamlardan emekli olunca, makam evleri, makam arabaları, şoförleri, korumaları, indirimli ve öncelikli hakları, yazlık imkânlarına dahi sahip olmalarıdır. Emekli ikramiyelerini çeşitli yollar ve usullerle, yüksek kazanç elde edenler ise ayrı bir konudur.

Bir kişi en yüksek bir makamda iki üç yıl kaldı mı emekli ikramiyesi de o derece ve makamdan olmaktadır. Bu sebeple liyakatsiz birçok kişi yüksek gelir arzusu sebebiyle kazanç elde etmek için talep edilir olmuştur. Burada meslek ve memur adı vermek istemiyorum tartışma çıkmasın diye. Kendini geliştirme beklentisi ve gayreti olmayanın maaşı, daima çalışma ve kendini geliştirmesi istenene nispetle daha çok maaş verilmektedir. Mesleki performans ve görevde liyakat, çalışma gibi birçok konu da ki farklılıklar görevliler arasında dahi hoşnutsuzluğa sebep olmaktadır.

Daha vahimi ise bazı üst düzey memurlar görevlerinden alındıklarında “uzman” gibi farklı isimlerle tabiri caizse “kızağa” çekilerek çalışmadan on yıllarca maaş verilenler vardır. Bizim ülkemiz bu kadar zengin mi ya da insan bu kadar değersiz mi ki belli bir işte çalışması için imkân ve yol gösterilmiyor. Kamu kurumlarında sayısı azımsanmayacak kadar çok insana bu maaş veya makam aracı vb maalesef verilmektedir.

“CB….görevinden ayrılırken 50 kişiye yakın koruma ve personel ordusunu ve çeşitli araçları da yanında götürdü” haberini bilmeyenimiz yoktur. Çeşitli yollarla maaş ve gelirini artıranlar ise ayrı bir konudur. Bir insan ne kadar önemli olursa olsun imkânı ve kabiliyeti sınırlıdır.

Kurumlar arasında adalet önemli olduğu kadar kurumlar içinde de çalışma dengesinin adaleti önemlidir. Maaş dengesizliği çalışma performansını geriletiyor. Memurlar arasında denge, servet yarışını önlemelidir. “Her hak sahibine hakkını veriniz” hadisi gerçeği ifade etmektedir. “İşçinin ücretini ödeyen kişinin önünde ki taşlar açılmıştır.”

Sonuç olarak söylemek istediğim ister özel, ister kamu da olsun maaş dengesi ayarlanmalıdır. Unutulmamalı ki “İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez.” Ayeti bize yol göstermektedir. Bu konuda şeffaflık, adalet ve insaf gerekir.