Bir kadın, yol kenarında gördüğü bir kardan adamı önce hafifçe tekmeliyor, sonra sağından solundan biraz dolanıp tekrar tekmeliyor, yetinmeyip bu sefer azimle kardan adamı yere devirip üstüne çıkıyor ve üstünde tepiniyor. Heyhat ki, bu sırada hanımefendinin kendisi de sendeleyip yere düşüyor ve artık ne kadar acı duyduysa, güç bela yürüyerek olay mahallinden uzaklaşıyor. Bu videoyu televizyondan, cep telefonundan veya bilgisayarından izleyen binlerce insan gibi ben de biraz şaşırdım, biraz güldüm. Videonun altındaki yorumlarsa en az olayın kendisi kadar komikti. Onlara da güldüm gülmesine ama…

Ülke gündemimiz ne yazık ki hep böyle insanı gülümsetecek saçmalıklardan ibaret değil. Başka türlü saçmalıklar da sürekli haber başlıklarında karşımıza çıkıyor, kardan adamı filan değil insanları ve hayvanları hedef alan. Siyaseti, ekonomiyi, eğitimi vs. tartışmıyorum. Sözünü ettiğim, sadece sosyal ve gündelik olaylar. Hayatımızda benzerlerine şahit olduğumuz ve bazılarını haberlerde de izlediğimiz şeyler… Bir köpeği otomobilinin arkasına bağlayıp sürükleye sürükleye trafikte hızla seyreden adam hakkında zannediyorum sizler de benimle aynı şeyleri düşünmüşsünüzdür. Ve herhalde siz de bu “adam”ın insanlığından şüphe duyarken çok geçmeden gözünüz vahşette bunu da aşacak bir başka habere daha takılmıştır. Hani şu, iple bağladıkları köpeğin iki kulağını da kesip görüntülerini de sosyal medyada sergileyen iki kişinin haberine. İçiniz acıdı, bu nasıl yapılabilir, bir insan bunu yapar mı, diye hayretlere düştünüz. Bunlara benzer şeyler eskiden de oluyordu ama haberimiz olmuyordu diyenler, tehlikenin ne boyutta olduğunun farkında değil. Yediğimiz vampir tavuklardan mı yoksa genetiği değiştirilmiş gıdalardan mı bilmiyorum ama… Gittikçe vahşileşiyoruz.

Asıl tuhaf ve hatta tehlikeli olansa şu: Biz ne ara bu kadar vahşileştik diyerek hayvanlara yapılan bu tür muameleleri kınayanların karşısında bu kişileri “duyar kasmak”la suçlayan bir başka kalabalık grup var. Savaşlarda, bombalar altında bu kadar insan can verirken kedi köpekle uğraşmak da ne oluyormuş? Hayvanlardan önce insanlara bakmalıymışız…

Soruyorum: Biz kimin ümmetiyiz?

Reina saldırganı yakalandıktan sonra katile ait, ortada bakıma muhtaç bir halde kalan biri bebek iki çocuk için yazılıp çizilenleri görünce Arap cahiliyesine ya da Vikinglere taş çıkartacak bir Vandallığın, vahşetin bazılarımızın içinde nasıl kaynayıp durduğunu fark ettim! Beni bu denli şaşırtan tepkilerden en başta geleni ünlü birine aitti üstelik. Şöyle bir inciydi: “Katil, çocuğuyla yakalanmış. Katili konuşturmak için o çocuk da ne şekilde kullanılması gerekiyorsa kullanılmalı. Ahlaki sakınca yok.”

Bir din âlimi veya bir müftü edasıyla katilin çocuğuna her tür muamelenin serbest olduğuna dair icazet veren bu zatın yaşadığı çağa “modern çağ” diyoruz, özür dilerim, postmodern çağ!  Bu sapkın teröristin kendisine de değil, henüz reşit bile olmamış oğluna işkenceyi uygun gören zihniyet sahiplerine asr-ı saadette “vahşi” adıyla anılan bir mühtedinin hikâyesini okumalarını tavsiye ederim. Ok ve mızrak atmakta usta olan Vahşi, katıldığı Uhud savaşında Hz. Hamza’yı mızrakla şehit etmişti. Yetinmemiş, Hz. Hamza’nın ciğerini de sökerek peygamberimizin düşmanı Hind’e götürmüştü! Bu Vahşi, aradan sekiz yıl geçtikten sonra mescide, Hz. Peygamberin huzuruna gelerek pişman olduğunu, kendisini affetmesini diledi. Müslüman olmak istiyordu… Ve affetti peygamber. Vahşi, şimdi din kardeşi olmuştu.

Amcasını eşi görülmemiş bir kin ve vahşetle şehit eden kişiyi affeden Peygamber… Bir gün sahabelerine, miraçta onu amcası Hz. Hamza ile birlikte cennete giderken gördüğünü söylemişti. Bütün Müslümanlar saygı gösterdiler, Vahşi’yi aralarına aldılar.

Şimdi tartıştığımız şey, bir katilin çocuğuna işkencenin doğru veya ahlaki olup olmadığı… Katil, vahşi, her kimse… Kendisine değil, çocuğuna!

Şu iki soruyu kendi kendimize soralım, bir kez değil, defalarca:

Biz kimin ümmetiyiz?

Kim “vahşi”?