Türkler tarih sahnesinde ne zamandan beri yer alıyor? Türkler tarafından kurulan devletler hangileriydi ve ömürleri ne olmuştu? Türk devletleri nasıl yıkıldı ve nasıl tekrar kuruldu? Kimler devletini kutsal bilip sırtında, başının üstünde taşıdı, kimler ona ihanet etti? Geçmişten bugüne hangi komplolara, hangi gizli ve açık saldırılara maruz kaldık? İçten mi kuşatıldık en çok yoksa dışarıdan mı?

Bu soruların cevaplarını bulmak isteyenler için yüzlerce tarih ve araştırma kitabı var. İçlerinden birkaç tanesini seçip okuyabilir, merakınızı giderebilirsiniz. Fakat tarih kitaplarına müracaat etmenizi gerektirmeyen, çünkü üzerinden henüz bir sene geçmiş, hepimizin gayet net bir şekilde hatırladığı o gece… İçerideki ve dışarıdaki Türkiye düşmanlarının bozguna uğratıldığı, en ince planlarla örülmüş alçaklığın boşa çıktığı 15 Temmuz gecesi… İşte o, bir kahramanlık destanı olarak hafızalarımızda taptaze duruyor. İleriki nesiller belki kitaplardan okuyacaktır, bizse şimdi buna ihtiyaç duymayacak kadar yakınız o güne.

Bu gece 15 Temmuz’un yıl dönümü. Bu gece sokakta, meydanlardayız. Eğlenmek, coşmak, şarkı türkü söylemek için değil. Tıpkı Çanakkale’de, Sakarya’daki gibi topyekûn karşı koyduğumuz bir saldırının en önde gelen kahramanlarını anmak ve milletçe bir olduğumuzda mucizelerin bile olağanlaştığını gururla sergilemek için!

Nöbetteyiz yine. Namus bildiğimiz vatana nasıl sahip çıktığımızı, aşkla, imanla, karşı konulamaz zannedilen saldırılara nasıl set çektiğimizi sembolik olarak bir kez daha göstermek için!

15 Temmuz bir destan mıdır? Evet, öyledir. “Allah, bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın” demişti Mehmet Akif Ersoy, büyük bir imanla kaleme aldığı mısralar Türkiye Cumhuriyeti’nin millî marşı kabul edilir edilmez. Ama büyük milletler de büyük acılarla sınanıyor. 15 Temmuz, onlardan biri. Ve kabul edelim, şehit olarak aramızdan ayrılan canlara, yaralanan gazilerimize rağmen bu olay bizi kendimize getirdi. Gördük ki, vatanımıza kastedenlere karşı reflekslerimiz hâlâ dipdiriymiş! Selçuklu’nun, Osmanlı’nın ruhu hâlâ içimizdeymiş!

Ya şimdi? İçimizde yuvalanan hainlere rağmen güçlü bir milletiz. Yine, içerisine sızmış olan ve büyük kısmı temizlenmiş darbeci, işbirlikçi ne varsa hepsine rağmen güçlü bir ordumuz var. Az bir kısmı hâlâ ne olup bittiğinin farkında olmasa da 15 Temmuz’dan sonra artık gözü açılmış, Türkiye’yi ve dünyayı çok daha iyi okuyabilen, geçmişteki ve gelecekteki muhtemel gelişmeleri tartabilen, uyanık, genç bir nüfusa sahibiz. Artık Batı’ya körü körüne bağlanıp hayranlık duymuyoruz, kendi değerlerimizi ve yeteneklerimizi küçümsemiyoruz. Güven duygumuz gelişti, “zaten yapamayız” yerine “isteyince yaparız” düşüncesi yerleşmeye başladı. Bunları 15 Temmuz şehitlerine borçluyuz en çok, ruhları şad olsun.

Dünyayı şaşırtmaya devam ediyoruz. Galiba en iyi bildiğimiz şeylerden biri de bu. İşte 15 Temmuz! Bir destandır dedik 15 Temmuz için.Ve istesek bir daha, bir daha destan yazarız. Çünkü destan yazmak kanımızda var!