İnsan, evrende yer alan bütün varlıklar, nesneler, canlılar arasında tanınması  en  zor olan varlıktır.

                 Yine insan, canlılar aleminde, hem kendi hemcinsleri, hem de tüm canlılar için en tehlikeli olandır. Yani, “İNSAN İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE, MAALESEF YİNE İNSANDIR.”

                  Hatta, bu tehdit ve tehlike, günümüzde, tüm geçmiş zamanlara göre daha da büyümüş ve daha belirgin hale gelmiştir.

                  Evet. İnsan bir meçhuldur ve bir yığın maskesi ile tanınması zordur. O maskeler onu meçhul kılmakta,  olduğu gibi görünmesini ve  göründüğü gibi olmasını ortadan kaldırmaktadır.

                 Ruhunda, hem şeytani, hem de rahmani özellikler taşımaktadır. Yani, güzel ile çirkini, iyi ile kötüyü, merhamet ile zulmü, acı ile tatlıyı, eğri ile doğruyu bir arada taşımakta, bünyesinde barındırmaktadır.

                 Hayat boyu bu iki özellikle baş başa kalmakta, ikisi arasında gidip gelmektedir.

                 Yaratılmışlar içinde “akıl” ve “vicdan” sahibi olan tek canlı türüdür ama, bu özelliğini her zaman doğru istikamette kullanmamakta, kullanamamakta, her zaman iradi, şuurlu ve vicdan eksenli olmamaktadır. Hatta, aklını kullanamadığı gibi, başkalarının aklıyla hareket eden ve bir yığın yanlış yapan yine insandır.

                 İnsanın mahiyetinde iradeye, akla, mantığa ve vicdana müdahale eden, bazen onları devre dışı bırakan  bir yığın maskeler,hisler, dürtüler ve bunların  oluşmasında esas rolü oynayan “benlik” ve “nefis (ego)” gibi yapılar bulunur. Bu yapılara “şeytani” ya da “hayvani” özellikler diyoruz.

                 İnsan karmaşık ve net, duygulu ve duygusuz, sert ve yumuşak, güçlü ve zayıf, mert ve kalleş, merhametli ve acımasız, cimri ve cömert, aç ve tok gözlü, güzel ve çirkin ahlaklı gibi birçok çelişkiyi ihtiva eden karmaşık bir yapı arzetmektedir.

                Bu karmaşık yapısı nedeniyledir ki, dünyayı kan gölüne çeviren de,  gönüllere taht kuranda, toplumsal yaşamı zehir edende, cennete çeviren de, kendini beğenen de,  tevazu sahibi olan da, kendini hesaba çeken de,  sorgulamayan da, her halükarda vicdanını kaybetmeyen de, menfaati söz konusu olduğunda vicdanı rafa kaldıran da yine insan olmaktadır. İçinde yaşadığımız toplumda ve dünyada olanlara baktığımızda, insanlığın önünde en büyük tehdit ve tehlikenin, yine insan olduğu açıkça görülmektedir.

                 Bu özelliklerinden dolayı çok çok haklı olarak, şu anda insanlık alemi, yine en çok insanlardan korkmaktadır!

                 İnsanlar, atom bombasını, nükleer silahları, zehirli gazları, bıldırcın veya bir başka av için, yani avlanmak için yapmamışlardır. Hepsinin gayesi “insan katletmek, insanı öldürmektir.”

                 Bırakınız diğer insanları, kendi öz kardeşinin bile hakkını  gasp eden,  adaletle davranmayan varlık olarak,  yine insan  karşımıza çıkmaktadır.

                 Halbuki, hiç aklı olmayan ve vahşi, yırtıcı hayvanlar bile kendi hemcinslerine zarar vermezler. Aslanların arasında aslan, aslan değildir. Kaplan da ininde kaplanlık yapmaz. Kendilerinden olmayanlara saldırır, bunu bile bir ölçü ve denge içinde, ihtiyacı kadar ve ihtiyacını giderene kadar yaparlar.

                  Vahşi hayvanlar, rızkı için insana saldırır.  Fakat,  insanlar hayvanlara, sadece rızık için  değil, zevk için saldırabilmekte, öldürebilmektedir.

                  İnsani ve manevi bağlardan yoksun, içinde vicdan ve Allah korkusu, hesap endişesi olmayan insan, en büyük CANAVARDIR.

                  Bu kapsamda insan, bulutların üzerinde uçabilecek kadar yükselebildiği gibi, yerin derinliklerine kadar alçalabilmektedir!

                  Bir atom bombası ile binlerce insanı öldürebilecek kadar güçlü, bir küçücük mikroba yenik düşecek kadar, bir küçük akrebin sokması ile ölebilecek kadar  da zayıf bulunmaktadır.

                     İnsan kadar şefkat ve merhametli, ama, insan kadar da zalim ve gaddar başka bir varlık yoktur. İnsan kadar değerli, ama, insan kadar da alçak ve kıymetsiz hiçbir varlık bulunmamaktadır. Meleklerden daha üstün olabileceği gibi, hayvanlardan çok daha aşağı seviyelere de düşebilmektedir.

                     Bu nedenledir ki İslam, insanı “eşref-i mahlukat ( yaratılmışların en şereflisi)”  ve  “Ahsen-i takvim ( yaratılmışların en güzeli)” olarak nitelerken, diğer yandan, Furkan Suresi, 44.Ayet  de;  “Onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar” demektedir.

                     Onun için Yaradan, insanlara akıl ve vicdan yanında, peygamberler ( elçiler, uyarıcılar, yol göstericiler) ve bununla da yetinmeyip, “Kitaplar” göndermiş, hem yazılı ayetlerle, hem de  kainat ayetlerini göstererek ve düşünmeye davet ederek, bir de elçilerle uygulamasını yaptırarak, tatbikatını göstererek doğruyu bulmalarını kolaylaştırmış, ama, bütün bu rehberliğe rağmen, insanoğlu sapkınlığa ve azgınlığa devam etmiştir.

                     Ne mutlu aklını ve vicdanını kullanarak, İlahi emirleri anlayıp  ve uygulayarak, “Büyük hesap gününü” unutmayarak, insan olanlara, insan kalabilenlere.

                     NOT: Kaynak olarak; İnsanlar ve Maskeler,Halis Özgü kitabından  ve M.Said Arvas’ın, “İnsan için en büyük tehlike yine insandır” makalesinden yararlanılmıştır.