Dayatma hayatın her alanında kendini gösteriyor, her ne iş yaparsanız yapın bulunduğunuz alanda kendi dediğiniz olsun başka hiçbir sözün ve görüşün karşılığı olmasın diye kurallarını kendinizin belirlediği görüşünüzün kabul edilmesi!

Toplumsal düzenekte karşılığı olmayan yani diğer deyişle kural tanımazlık! Bireysel çıkarlarınızın zarar görmemesi için gelen her şeyin yapılması, iç dünyanızda da buna uygun kural geliştirme!

Ne yaptığınızın önemi yok, ahlaki değerlerle örtüşmüyor olmasının da önemi yok, tek meşgul olduğunuz çıkarlarımı gözetiyor muyum?

            Bu tespitleri salt siyaset üzerinden yaparsak, siyasete de siyasetçiye de haksızlık yaparız. İrili ufaklı toplumun her katmanın da bu tarz davranış bozukluğunu görmek mümkün.

Tek amacı var, ben ne diyorsam olmalı aksi görüşün yaşam bulması imkânsız hale dönüşmeli! Orta da bir makam var tek sahip olunmalı ya da geniş kitleleri ilgilendiren bir karar alınacak hayata geçirilecek ama size de uygun değil her türlü faaliyet sergilenip kendi kararınızın hayata geçirilmesi adına uğraş vermek, kendi kuralınızı koymak!

            Tüm bunları ya egonuz adına yapar ya da çıkar temini peşinde koşarsınız!       

Bu şehirde benzeri örnekleri görmek çok mümkün onun içindir ki arzulanan şehir bir türlü oluşturulamıyor. Ortak aklın hâkim kılınmadığı, bireysel tavırların ve kararların karşılık bulduğu bir şehir halini aldık.

            Doğrunun yalnızca size ait olduğu gibi bir yanılgının içine düşünce de sonuç kaçınılmaz oluyor, bu uğurda da taraftar oluşturma çabasına girince ortaya anlaşılması güç, karmaşık yapı çıkıyor!

Dinlemeyi bilmeli, ortak akıla teslim olmayı bilmeli!

            Bireysel çıkarları gözeteceğim diyerek toplumsal beklentilerin ve gelişmelerin önünde engel olmaktan vazgeçemediğimiz sürece şehrin gelişmesini beklemek hayalcilik olur!

            Herkes işini yapmalı, söyleyecek sözü olan sakınmadan söylemeli bunu yaparken dayatmadan da kaçınmalı!   

Tek doğru nihai bize ait olan değil!

[email protected]