Osmanlı İmparatorluğu döneminde gerçekleştirilen ve adı “isyanlara” çıkan ayaklanmaların, cumhuriyet döneminde mahiyet değiştirip önce “ihtilal” sonra da “darbe” adını almasıyla başlayan süreç, bilindiği üzere her on yılda bir silahlı güçlerce adeta rutin hale getirildi…

Halkın seçtiği iktidarın bu yol ve yöntemle alaşağı edildiği darbeler döneminin sonuncusu olan 15 Temmuz darbe girişimi, o güne değin görülmemiş bir tepki karşısında yerle bir edilince, koptu kıyamet ülkemizde ve dünyada…

Halkımız görülmemiş bir büyük direnişle adeta destan yazan fedakarlık örneği ile ülkesine, hükümetine, özgünlüğüne, bağımsızlığına ve bayrağına sahip çıkmakla, darbeler döneminin sonunu getirdi, bir anlamda...

Bütün dünyaya örnek olacak olağanüstü bir fedakarlığın sonundaki “kazancı” sığdıramayız hiçbir tartıya...

Öyle ya, “Yeter darbeler dönemi kapansın!” diyerek 7’den 70’e herkesin sokağa dökülüp, hareket halindeki tankın önüne bir değil, iki kez yatan insanların ülkesi Türkiye’de bundan böyle isyana, darbeye kalkışan güçlerin hal-i pür melali hiç de iyi olmayacaktır…

Nitekim o darbeye katılıp, halkın parasıyla elde edilen, halkın malı silahlarla, halkına ateş edenlerin dosyası, bir daha açılmamak üzere kalktı raflara…

1960, 1972, 1980 ve nihayet 28 Şubat sürecini yaşayan maddi-manevi büyük kayıplara uğrayan halkımızın, geçmişin yenilgi ve yanılgılardan kurtuluşu hiç de kolay olmadı, 15 Temmuz’da…

Yüzlerce şehit ve gazinin kanlarıyla anıtlaşan zaferi anmak adına önceki akşam Demokrasi Meydanını dolduran çoluk çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek binlerce Sakaryalı, gördüm ki aynı heyecanı aynı sahiplenişi ve aynı anlayışı benimseyip yaşatmak adına düşmüş yollara…

O ruhu ve heyecanı bir kez daha gecenin ilerleyen saatlerine kadar yaşayarak…

Meydana varışta gördüğüm manzara, ülkem adına bana ümit verdi ziyadesiyle…

Kimsenin bu muhteşem tabloya gölge düşürmeye hakkı yok, olmamalıdır da…

Dünya darbeler dönemine farklı bir vizyon katan ve önüne nasıl geçeceğine yönelik fedakarlık isteyen tutum ve davranışı ile halkımız önünde, gel de saygıyla eğilme!

İşte bizi bu alanda farklı kılan, devlet-millet kaynaşması ile elde edilen büyük başarı ve kahramanlık öyküsünün üçüncü yılında yurt genelinde olduğu gibi ilimizde de heyecanla anılışının altında yatan sır, bu millete has “Vatan sevgisinden” kaynaklanıyordu…

Fedakar insanların dünyasında yaşamanın getirdiği övünç ve güven duygusu öyle görülüyor ki eksilmek şöyle dursun, daha da artarak devam edecektir…

Biline ki Türk’ün özgürlüğü için başaramayacağı hiçbir şey yoktur.

Yeter ki yalnız ve yalnız içerde yaşanmasın tehlike ve kaybolmasın o birlik ve beraberlik ruhu…

Üçüncü yılını yaşadığımız hain darbe girişiminin ülkemize kazandırdığı ruh, böyle bir anlayışın sütüyle beslenir ancak...

Bu güce karşı koymak, yenmek, engellemek, boyun eğdirmek, dize getirmek sanıldığı gibi kolay değildir asla…

O gece halkın arasında dolaşırken edindiğim izlenimler böyle…

Evet…
Kim yakıştırsa da sevimsiz sözleri bu kahraman halka…

Değişmez düşüncesi, bilin ki dönmüş bir kere yüzü Hakk’a!

Bu duygularla 15 Temmuz ruhunu canlandırmak adına elinde bayrak meydanlara dökülen, gecenin karanlığını aydınlatan, çakmak çakmak gözlerle geleceğe ümitle bakan halkımıza  “Dua çiçekleri” gitsin istedik demet demet…