16.9.2001 Tarihinde,yani,14 yıl önce, bu başlık altında bir makale yazmıştık. Zannediyorum, seçim 3 Kasım 2002 de olduğuna göre, seçimden bir yıl önce, yani, AK Partinin kurulduğu ya da kurulma aşamasında olduğu günlerdi.

                  Sözkonusu makaleyi, hiçbir yorum ve ilave yapmadan, sadece uzun olduğu için biraz kısaltarak, aynen iktibas ediyorum.Değerlendirmeyi okuyucuya bırakarak.

                  “”28 Şubat konjoktürü ve hukuk dışı uygulamaları sonucu RP ve FP, hiçbir vicdanda yer bulmayacak şekilde kapatıldı. Bununla da kalınmadı ve bölünerek yeni bir oluşuma geçilmesi için olağanüstü çaba sarfedildi. FP tabanının, Anadolu insanının ve bu toprakların esas sahibinin değil de, kökü dışarıda çevrelerin istediği oldu ve 30 yıllık birliktelik tavan da, Ankara’da sağlanamadı. SP ve AKP doğdu.

                 SP ve AKP’nin resmen kurulmasından sonra, beklentilerine kavuşan medya, sermaye ve iktidar imkanlarını hep elinde tutan malum kökü dışarıda çevreler, yobaz ve doymazlar, bununla yetinmedi ve yetinmeyecekti. Beklentileri bölünme ve küçülme idi.

               AK Parti’nin; gerek kendi ve gerekse diğer siyasi partilerin tabanındaki teveccühle büyüdüğünü görünce, bekledikleri küçülmeyi sağlamak veya en azından bu partiye yönelişi durdurmak için, SİPERE GEÇİP YAYLIM ATEŞİNE BAŞLADILAR. Her zaman yaptıkları kalleş atışlar gibi;  ‘çamur at, tutmazsa izi kalır,’ yargısız infaz ve benzeri atraksiyonları devreye soktular.

              Şüphesiz Sn.R. Tayyip Erdoğan’a teveccüh olacağını biliyorlardı. ‘Ama olsun, hele bir bölünsünler, sonra onun da işini bitiririz’ diye  düşünüyorlardı.  Medya, sermaye,  zinde güçler, etkin kökü dışarıda lobiler ve entrika çevirme birikimi ve tecrübesi ellerinde ya! Gerekirse, eften püften nedenler bulur, kapatırlardı! Bu altyapı ve tecrübeye,DP, MNP-MSP-RP ve FP’den sahip olduklarını biliyor ve düşünüyorlardı.

             Fakat, bir şeyi tam hesaplayamadılar. Malum medya,sermaye ve zinde güçlerin, kazıklarını yiye yiye, uzun yıllardan sonra da olsa gerçekleri görebilen Anadolu insanı vardı. Yoğun medya bombardımanına elbette inananlar olacaktı. Ama, hiçbir zaman eskisi kadar olmayacak, tam aksine kalleş atışlar bazılarını da uyandıracaktı.

             Öyle de oldu.

            ANCAK, BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN;  AK PARTİ VEYA MEVCUT MENFAAT ÇARKININ DIŞINDA KURULAN PARTİLER İÇİN,BUNLAR VE BU ODAKLAR ÇOK ÖNEMLİ TEHLİKE DEĞİLDİR.

             Her yerde, her oluşumu, herkesi, her partiyi ve AK PARTİYİ DE BEKLEYEN ESAS TEHLİKE; KENDİ İÇİNDEDİR. KENDİ İÇİNDEKİ  MEVKİ, MAKAM, İKTİDAR VE  ÇIKAR HESAPLARI VE BU HESAPLARA DAYALI ENTRİKALARDIR!

            Henüz, kurulma, teşkilatlanma ve kadrolaşma aşamasında olan AK Parti; iktidara taşınmak, hem ülkeye hem de partisine hizmet etmek isteyen tüm partiler de olması gerektiği  gibi,  ülkenin ve Anadolu insanının  beklentilerini çok iyi etüt etmeli,  BU ÜLKENİN, HANGİ TİP İNSAN VE ENTRİKALARDAN BU HALE GELDİĞİNİ, İYİ TESPİT VE HESAP ETMELİDİR.

            Mazlum ve mağdur Anadolu insanı AÇIKLIK ve ŞEFFAFLIK beklemektedir. ÜLKEYİ BATIRAN SAHTEKARLARDAN, YOLSUZ VE HIRSIZLARDAN BIKMIŞ, USANMIŞ; DOSDOĞRU, DÜRÜST VE ADALETLİ KADROLAR beklemektedir. Söylemlerinde değil, bu güne kadar ki hayatlarında DOĞRULUK VE ADALET olanları görmek istemektedir. Sn.R.Tayyip  Erdoğan’a  yöneliş de; onu dosdoğru, dürüst ve saf görmelerindendir.

           GELECEK HESAPLARI, MAKAM, MEVKİ, İKBAL, İKTİDAR, İTİBAR VE ÇIKAR, VEKİL OLMA, BAKAN OLMA, ANKARA’ya  KAPAĞI ATMA HESAPLARI ve bu hesaplara dayalı  yapılanmalar;

Her oluşum için olduğu gibi, AK PARTİ İÇİN DE EN BÜYÜK TEHLİKEDİR.

               Mazlum ve mağdur tabanın, bunca çile, eza ve cefa çekmesine, kazanılmış hak ve hürriyetlerin kaybına, bütün kutsal değerlerin ayak altına alınıp, hususen inanan insanların büyük zulümler görmesinden sonra, hala meseleye, ülke ve millet çıkarları açısından, ihlas ve samimiyet penceresinden değil de; İKTİDAR, İTİBAR, ÇIKAR, MEVKİ, MAKAM ve birtakım kişi-

sel hesaplar zaviyesinden bakmak, İHANETİN EN BÜYÜĞÜ OLUR. RAHMETİN DEĞİL, GAZABIN GELMESİNE, GELMEYE DEVAM ETMESİNE VESİLE OLUR.

             Bunca mağduriyetten sonra, tüm yeni oluşumlar, olmuşlar ve olacaklar; teşkilat yönetici ve kadrolarını oluştururken, DOSDOĞRU, DÜRÜST, ADALETLİ, KENDİNİ DEĞİL DE, ÜLKE VE MİLLETİNİ DÜŞÜNEN, HÜR VE ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE SAHİP, KULA KUL OLMAYAN, YALNIZ ALLAH’A KULLUĞU ESAS ALAN, SÖYLEMİNDE DEĞİL, O GÜNE KADAR Kİ HAYATINDA BUNU YAŞAMIŞ OLAN İNSANLARA YER VERMELİ, KURDUKLARI PARTİNİN  İLKE VE SÖYLEM- LERİNİ, ÖNCELİKLE KENDİ PARTİ VE TEŞKİLATLARINDA YERİNE GETİRMELİDİRLER.

              Yoksa, ‘yok birbirimizden farkımız, ama biz, bilmem ne bankasıyız’ durumuna düşerler. Farklı olmayacaksa, yeni partilere ihtiyaç yoktur. Zira, eskiler zaten vardır ve ‘asıl varken, taklide ihtiyaç yoktur!’

              Değişim ise; onlar gibi olmak anlamına gelir ki, asla düşünülmemelidir.

              Değişim taleplerine, iktidar, çıkar ve itibar hesaplarına,acı da gelse, yazılı ve şifahi ikazlara aman  DİKKAT!””