Ecdat yadigarı çeşmeler vardır şehrimizde, suya hasret kalsa da, belli köşelerde terk edilmiş…
Sakarya gibi su zengini bir ilde musluğuna kör tapalar vurulmuş çeşmelerin varlığı insanı hem üzüyor hem düşündürüyor…
Belediye başkanları musluktan akan suyu temiz ve içilebilir kalitede olduğunu söylerler de akmayan çeşmelerden su vermeyi hiç akıllarına getirmezler ne hikmetse, susamışa…
Çeşmelerini öksüz bırakanların sözüne güvenmek kolay mıdır sizce!
Bulvarın göbeğinde bir zamanlar Osmanlı şadırvanlarını andıran bronz kurnalı çeşmelerin yerinde yeller esiyor şimdi…
Diyelim yenileri yapılmıyor, hiç olmazsa mevcut çeşmelere su verilse ve üzerine yazılsa “Su sadece içmek için tüketilir” olmaz mı?
Olur pek tabii ki… Yeter ki, istensin, istenilsin…
Ağzını musluğa dayayıp yüreğindeki yangınları söndüren bir susamışın duasını ölçecek ve tartacak bir alet var mıdır acep?
İşte öyle kıymetlidir oysa yapılacak olan iş…
Ama kimin umurunda…
Reci Sokağı’na girin, sola dönüş köşesinde yılların yorgun düşürdüğü bir sahipsiz çeşme var ilk planda göze batan, gözyaşları kurumuş…
Sanki olmuş ama…
Ballıkaya, Akçay barajları yapılıyor, cazibeyle akıp gelecek şehre önümüzdeki yıllarda… Bırakın su cömerti olsun ilimiz…
Dünyanın sayılı içme suyu deposu Sapanca Gölü fazlalığını Çark Deresi yoluyla boşa akıtırken, vatandaşı kimyasal katkılı pet şişe sularına (o da parası olana) mahkum etmenin vebalini taşımak kolay mı sanırsınız?
Sahi, Aynalıkavak Çarşısı’nın sembolü haline gelmiş o yaşlı havuzun susuzluğuna ne buyrulur…
Geçen hafta sonu Engin Arapoğlu köşesinde ve gazetenin manşetine astığı haberde bu konuya değindi bir kez daha…
Şehrin en merkezi yeri ilgisiz…
Biz yazıyoruz, Engin yazıyor, çarşı esnafı figan eyliyor ama etrafını serinletecek, yorgunluğu giderecek bir su şıkırtısını dahi çok görmek sadece bizi değil, civar esnafı da üzüyor ve düşündürüyor…
Bütün bu basit işleri yoluna koyacak bir babayiğit başkan yok mu, hatırlayıp mazi-i mesudu el atacak havuzlara ve çeşmelere?
Evet… Vatandaşı, esnafı mutlu etmenin, sevindirmenin ilk basamağı; akmayan çeşmeleri akar hale getirmek, kurumuş havuzlara can suyu katmakla aşılır ancak…
Bizim su kültürümüz “kökü mazide olan ati”ye benzer…
O bilinç ne çabuk unutuldu?
Hele de bu konuda hassas bir siyasi anlayışın hakim olduğu bir zaman diliminde…
Yakışır mı bu şehre akmayan çeşmeler, dolmayan havuzlar?
Gelin bir defa da olsa dönün maziye, ihya edin havuzları, şakırdatın suları, serinlesin gönüller, ıslansın kurumuş dudaklar…
Alın dualarını halkın, düzelsin yollarınız…
Vatandaşı sarıp sarmalayın, açılsın kollarınız…