Kıymetli okurlar, Ekim Ayı içinde başladığımız buluşmamızı iktisadi sorunlar ve sosyo kültürel değerlerimiz ışığında çözüm önerileri ile başlatmıştık. Yazı dizisi biçimindeki bu iktisadi yazılarımın hem serisinin devamı gelecek hem de başka yönleriyle mevzuyu ele almayı sürdüreceğim. Fakat arayı çok açmadan, fazla da uzatmadan Sakarya’ya dair izlenimlerimi bu hafta paylaşmak istedim.

Sakarya matematik konum, lojistik kapasitesi ve pozisyonu, sanayi alt yapısı, beraberinde iklim ve doğal güzellikler bakımından bir yeryüzü cennetidir.

Matematik konum bakımından Batı Karadeniz’de, iklimlerin, ticaret bölgelerinin geçiş noktasında, nüfusun en yoğun olduğu bölgede, ülkemizin en kalabalık olduğu kentler arasında, Sapanca ve Karadeniz’in tam ortasında özenle yerleştirilmiş bir il.

Lojistik kapasitesi ve pozisyonu bakımından Türkiye’nin ve Avrupa-Kafkasya aksının üzerinde, tüketim ve üretimin hem yoğun olduğu hem de yoğun biçimde gerçekleştirildiği, kara, deniz, demiryolu lojistiği bakımından güçlü potansiyeli ve geliştirilebilir yönleri olan bir il.

Sanayi alt yapısı bakımından fabrika kuracak fabrikaları bünyesinde barındıran, gerek yurt içi gerekse yurt dışı talebi enerji, kimya, otomotiv farklı alanlarda karşılayan, istihdamın adresi olan bir il.

İklim bakımından yumuşak ve tarımsal üretim için son derece elverişli, yaşaması rahat, uyum sağlaması kolay bir il.

Coğrafya ve doğal güzellikler bakımından gölden denize, longozdan yaylaya, kayaktan termale yılın dört mevsimi tutkunun zirveye ulaşabileceği bir il.

Beraberinde eğitim kenti Sakarya. Bir yanda köklü Sakarya Üniversitesi, diğer yanda temeli İTÜ’ye dayanan 42+3 yıllık donanımlı ve gençlik enerjisine sahip Sakarya Uygulamalı Üniversitesi ile öğrenci kenti, bilim kenti, Ar-Ge kenti, teknoloji kenti olan bir il.

Aynı Sakarya sürekli su kesintisi, elektrik kesintileri, belli bölgelerde olmayan kaldırımlar ve dahi delik deşik yollarıyla;

Sakarya sâf çocuğu mâsum Anadolu'nun

Dedirtiyor, şairin dediği gibi ya da mahrum çocuğu.

Oysa kendimize yakışanı yapabilir, potansiyelimizi ortaya çıkarabilir, Allah’ın lûtfettiği değerlerle örtüşen bir Sakarya var edebiliriz.

Ben de şairin dediği gibi diyorum:

Bana kefendir yatak sana tabuttur havuz,

Sen kıvrıl ben gideyim son peygamber kılavuz.

Yol onun varlık onun gerisi hep angarya,

Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya!

Sakarya’yı “daha da güçlü kılmak” anlamında ayağa kaldırmak için farklılıklarımızı bir kenara bırakmalı, Sakarya paydasında güçlü bir biçimde kenetlenmeli ve bir araya gelmeliyiz. Bu istihdam potansiyeli ve göç alma kapasitesi ile konum ve coğrafi bakımdan kenti öne çıkaran üstünlükleri, insan gücünün sağlamadığının farkında olmalı, peki bu nimetlere şükür noktasında, kentimizi de ileriye taşıyabilme adına biz ne yapabiliriz? dememiz lazım.

Farklılıkların, kabulün ve toleransın kentleri büyüttüğünü hatırdan çıkarmamamız, kente hizmet eden, değer katanlara sahip çıkmamız, hizmet odaklı gönül erlerinin bürokraside kişisel hesaplara, kısır çatışmalara kurban edilmemesi için gözetleyici olmak lazım.

Kentler arası rekabetin de günümüzün önemli bir yarış konusu olduğunun, bölgesel rekabetin karşılıklı birbiri aleyhine sonuçlar doğuracağının, geride kalanın gelecekte daha da zayıf düşeceğinin, farkın 4-0 dan daha da açılacağının bilincinde olmak lazım.

Selam ve dua ediyorum.