AHİLİK MESLEKİ EĞİTİMİNDE FÜTÜVVETNAMELER

İslam dünyasında tarihi 2. Yüzyıla kadar götürülen, VIII. yüzyılda Irak ve İran üzerinden Kafkasya ve Ortaasya Türk topluluklarına kadar ulaşan başlayıp zamanla tasavvuf çevrelerine ve mesleki teşekküllere nüfuz eden fütüvvet teşkilatını bir çeşit nizamnamesi hüviyetine bürünen risaleler fütüvvetname olarak bilinmektedir (Küçük, 2021).

Fütüvvetnamelerde mesleğin öncülerinin, geçmişinin ve ilkelerinin dinî ve ahlaki değerlerle bütünleşerek bazen tahkiye bazen diyaloglarla bazen de soru cevap yoluyla anlatıldığı görülmektedir (Alyılmaz, 2011: 42).

Çağatay Türkçesinde risale, Osmanlı Türkçesinde fütüvvetname ismiyle anılan dinî hüviyete sahip bu eserlerin yazılış maksatları ile ilgili farklı fikirler ileri sürülebilir. Ancak bizim bu konudaki kanaatimiz, risaleler bir mesleğin sözlü gelenekte kesinleşmiş ve kalıplaşmış icrasının ve kaidelerinin sonraki kuşaklara, doğru (bir biçimde) aktarılması ve onlara kılavuz olması amacıyla yazıldığı şeklindedir. Risalelerde mesleğe ilişkin bilgi ve becerilerin kazandırılması yanında dinî bilgilerin de öğretilmesinin hedeflendiği açıktır. Çünkü risalelerde bütün bilgiler soru-cevap şeklinde ifade edilmiş ve mesleğin icrası sırasında okunması gereken ayet ve dualar açıkça belirtilmiştir (Öger, 2017:20).

Daha sonra Ahi Teşkilatı olarak bilinecek meslek örgütü ve bu kapsamdaki mesleki eğitim merhalelerine ilişkin ritüellerde Fütüvvetin Türklere İran üzerinden gidişinin izleri belli ölçüde görülmektedir. Fakat bakıldığında; “risale ve fütüvvetnamelerde temel kaynak, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hadisleridir. Uygurlarda geleneksel mesleklere ait bu risalelerin içeriğinde belli bir sıranın takip edildiği görülmektedir. Bu risalelerin içerik sıralaması genellikle; besmele, hamdele ve salvele, İmam Ca’fer-i Sadık’tan alınan bir rivayet ve mesleğin doğuşu, mesleğin ilk piri, mesleğin farz mı vacip mi sünnet mi olduğu, mesleğin farzları, vacipleri, sünnetleri, mesleğin geçmiş pirleri, mesleğe ait iş ve uygulamaların, alet ve araçların hangi pirlerden miras kaldığı, mesleğe ait iş ve işlemler gerçekleştirilirken hangi dua ve ayetlerin okunması gerektiği, şeriat, tarikat, hakikat, marifet ve müşfik vb. pirlerin kimler olduğu, dört tekbirin ne olduğu ve buna riayet etmenin fazileti ve getirileri, tekbir sahipliği ve tekbir sahiplerinin kimler olduğu, tekbir sahibinin vâcipleri, mesleğin haram, günah ve edepleri, meslek risalesinin ehemmiyeti ve dua şeklindedir” (Tek, 2016: 889).

Bütün risale ve fütüvvetnamelerde Kur’an-ı Kerim’in sure ve ayetlerine, Hz. Peygamberin hadislerine yer verilmekle birlikte sure ve ayetlerin özellikle mesleğe ait iş ve işlemler gerçekleştirilirken kullanıldığı görülmektedir. Meslek erbabının mesleği ile ilgili işi icra ederken hangi aşamada hangi sureyi ya da ayeti okuması gerektiği risalelerde ayrıntılı bir biçimde belirtilmiştir. Ayrıca mesleki kural ve kaidelerin yanı sıra tarikat ve tasavvufta önemli yer tutan pir-i şeriât, pir-i tarikât, pir-i hakikât, pir-i mârifet, tekbir getirmenin önemi, İslam dininin kuralları ve ahlaki unsurlar sık sık vurgulanır. Dolayısıyla bu eserler, içerik açısından tarikatname ile ilişkili olup ortak özellikler taşımaktadır (Öger, 2017:21).

Fütüvvet kavramının tarihi gelişimini ve evrimini iyi anlamak ve takip edebilmek için Cahiliye devrinde Arap toplumundaki feta tipinden İslami dönemde kurumlaşmış bir fütüvvet teşkilatına, bu teşkilatın sufilikle birleşerek tasavvufî bir nitelik kazanmasına, bu noktadan sonra da esnaf kesimiyle kaynaşarak mesleki bir mahiyet alan Ahilik kurumuna dönüşmesine kadar uzanan süreci bir devamlılık olarak görmek ve birinden ötekine geçişin nasıl meydana geldiğini iyi belirlemek gerekir.” (Ocak, 1996; 261).

Ortaasya’da, Uygur bölgesinde yazılan risaleler yapı ve içerik bakımından değerendirildiğinde; “tarikatname tarzındaki eserlerin İslamiyetin kabul edildiği ilk yıllardan sonra oluştuğunu; risalelerin ise daha sonraki dönemlerde tarikatnamelerin etkisiyle bir mesleğe ilişkin kural ve kaideleri de içine alacak şekilde yazıldığını söylemek mümkündür. Bir başka ifadeyle IX. yüzyılda tasavvuf hareketine paralel olarak sufilikle iç içe geçen tasavvufi fütüvvet” düşüncesiyle tarikatnamelerin (Sûfî Fütüvvetnameleri (IX-XIII. yüzyıllar) yazıldığını; sonraki aşamada esnaf tabakasıyla bütünleşerek yine bir sufi kurum hüviyetini geniş ölçüde koruyan, mesleki kuralları da içine alan risalelerin (Fütüvvet Teşkilatına Ait Fütüvvetnameler (XIII- XIV. yüzyıllar) yazıldığı söylenebilir” (Ocak, 1996: 264-265).

KAYNAKÇA

Alyılmaz, Semra (2011). Risâle-i Mûze-dûzluk, Ankara: Elik Yayınları.

Küçük, Orhan (2021) “Mesleki Eğitim Modeli Olarak Ahilik: Fütüvvet Merkezli Bir Değerlendirme”, 2. International Symposium on Education and Change, 01-03 October 2021, Sakarya.

Küçük, Orhan (2021) “Ahiliğin Ana İlkelerinin Kültürel Temelleri: Kur’an Bakışı”, Ahi Evran International Conference on Scientific Research 30 November-1-2 December 2021 Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Fulltextbook Volume: 1, ISBN: 978-625-7464-55-0, pp. 78-88.

Ocak, Ahmet Yaşar (1996). “Fütüvvet”, DİA, XIII, s. 261-263, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

Öger, Adem, (2018). “Uygur Türklerinde Fütüvvet Kültürü Fütüvvet-Nâmeler ve Ahilik Teşkilatına Etkileri”, III. Uluslararası Ahilik Sempozyumu, 5-7 EKim 2017 Kırşehir, Bildiriler Kitapçığı 1. Cilt, Ankara: Sarıyıldız Ofset, ss. 13-26.

Tek, Recep (2016). “Din-Meslek İlişkisi Bağlamında Geleneksel Meslek Risaleleri Üzerine Bir Değerlendirme”, IV. Kazan Uluslararası Halk Kültürü Sempozyumu Bildiriler, Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halkbilimi Bölümü Yayınları.