Başlığı merak edenler için hemen yazayım. Prekaz, Kosova’da bir köy adı. Benim ruhumdaki “Prekaz” kelimesinin karşılığı coğrafya bilgisinden öte, çok daha derin anlamlar içerir.

İzninizle açıklayayım.

BM Uluslararası Güvenlik Gücü (KFOR) ve Sırbistan arasında 8 Haziran 1999 tarihinde yapılan Kumanovo Ateşkes Antlaşması sonrasında Sırp Devleti yenilgiyi kabul ederek, işgal ettiği Kosova topraklarından askerlerini çekmek zorunda kalmıştı. Sırbistan, işgal ettiği Kosova’nın Müslüman Arnavut halkını ve azınlık olan Türkleri neredeyse tamamen yurtlarından sürgün etmişti. Mülteci konumuna düşen akrabalarımın da bir kısmı Makedonya, bir kısmı Arnavutluk’a sürülmüş, ateşkesten hemen sonra da yurtlarına geri dönmüşlerdi… Geri döndüklerinde evleri yanmış, çaresizce yakınlardaki okulun bodrumuna yerleşmişlerdi. On beş gün geçmeden arabamla Kosova’ya doğru yola çıktım. Kaçanik vadisinden başlayıp Vushtrri’ye varana dek yol boyunca gördüğüm tüm binaların çatıları çökmüş, pencereleri simsiyah birer hayalete dönüşmüş gibiydi. Neredeyse Kosova’daki tüm evler, camiler yakılıp yıkılmıştı… Atalarımın ülkesi Kosova, ne yazık ki yerle bir olmuştu.

Bosna’da Müslüman Boşnaklara üç yıl boyunca Sırplar eliyle reva görülen “insanlık dramını” sadece seyreden ve hemen ardından Kosova’nın yakılıp yıkılmasına aylarca göz yuman BM, insani gıda yardımı dağıtmaya başlamıştı.

Halamın oğlu Naser dağıtılan gıda yardımı için arabayla Priştine’ye gitmek isteyince gittik. Aracı park ettiğimde Naser, un ve şeker çuvalını yüklenmiş arabaya doğru geliyordu. Bendeniz de büyükçe bir yağ tenekesini kucakladım. Tenekenin üzerindeki Red Cross (Kızılhaç) yazısını ve “haç” işaretini gördüğümde içimin nasıl yandığını sizlere tarif edemem. Hıristiyanların elinden yardım almış, Hıristiyanlık sembolü olan haç işaretini kucağımda taşımıştım. Türkiyeli Müslüman bir Arnavut olarak utanmış ve gözlerim dolmuştu… Kendi adıma değil, ülkemiz adına utanmıştım.

1998’de tüm ailesiyle birlikte şehid edilen Prekaz’lı Âdem Jashari (Yaşari) ve Zahir Pajaziti’ye (Beyazıt) vefa niyetiyle, atalarımın geldiği Balkan toprakları hakkında kitap yazma fikri böyle doğdu.

Balkanlarda son bir kaç yıldır gelişen olayların perde arkasındaki kilit olan Kosova’ya dikkat çekmek için PREKAZ – Balkanlardan Göç Hikâyesi başlıklı kitabı yazdım. Değişim Yayınlarından çıkan kitap umarım, Bal – Kan coğrafyası için yeni bir nefes olup hayra vesile olur.

Kitabın başlığı merak konusu olduğu için açıklayayım. Kosova – Drenica bölgesindeki Prekaz Köyü, büyük büyük dedem olan Preka tarafından kurulmuş. Arnavutça dilinde Prekazi kelimesi; Prekazlı, Prekaz’dan olan kişi demektir. Futbol ve magazin meraklısı okurlar için söylemiş olayım. Meşhur futbolcu Cevat Prekazi annemin okul arkadaşı ve Prekaz’da kapı komşularıymış…

O yağ tenekesinin üzerindeki haç işareti gözümün önünden bir an dahi gitmedi. Tenekenin üzerinde “hilâl” olmalıydı… deyip kendi kendime aylarca mahcubiyet yaşamış, utanç ve çaresizlikten olsa gerek bu duygumu hiç kimseye anlatamamıştım. O an anladım ki; Sırpların pervasızca katliama başladığı 1997 yılında Kosova’da göstere göstere gelen insanlık dramına ve Batı politikalarının insafına terk edilen Müslüman Arnavutların savaş sonrasındaki geleceğine ait hiç bir hazırlığımız yoktu. O dönemde Türkiye’yi yöneten ve zaten çok geçmeden de paramparça olan aciz koalisyon hükümetinin Balkan vizyonu ve maalesef belirli bir “Balkan Stratejisi” yoktu. Türkçülük üzerine demeç vermekten başka…

Şükürler olsun ki hamasi nutukların atıldığı o ezildiğimiz günler geçti. Dünyanın egemen güçleri artık Başkan Erdoğan ve Türkiye’yi konuşuyor… Daha yeni başladık. Ülkemizin 2053 vizyonu ve ” Dünya beşten büyüktür” sözleri boşuna söylenmedi.