Zaman zaman gündeme taşıdığım insan sağlığı üzerine son derece hayati nişasta bazlı sıvı tatlandırıcı konusunu hiç bu kadar çarpıcı ve net bir şekilde dile getiren bir yazıya rastlamadım desem yeridir…

Okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor…

Bu konuyu 1980’li yıllardan itibaren takip edip, içinde bulunduğumuz büyük tehlikeye dikkati çekmekteki maksadım, sürekli yazan bir gazeteci olarak toplum adına üzerimize düşen görevi yerine getirmektir…

Yani bir anlamda vebalden kurtulmaktır muradım…

İspatlı, belgeli bu yazıyı okuyucularımızla paylaşmak suretiyle bir kez daha bu büyük sağlık sorununa dikkati çekmek kaçınılmaz hale geldi…

Önce okuyalım Cargill firmasının dekorasyon işlerini yapan Behlül Değerli’nin Facebook sayfasındaki bu hayati yorumunu:

 

1999 yılında İstanbul’da CARGİLL firmasının genel müdürlüğünün olduğu binanın dekorasyon işlerini yapıyordum…

Teknik müdür Mehmet beyle dostluğumuz çok iyiydi…

“Mehmet Bey bu firma ne iş yapıyor da bu kadar lüks arabalar buraya geliyor, Bakanlar geliyor ve Ülker’in patronları geliyor, hayretler içindeyim” dedim…

İşte cevap:

“Bu firma dünyada sayılı birkaç gıda firmasından biridir. ABD’nin dev gıda firmasıdır, sahipleri Yahudi’dir.

Türkiye’de yakın zamanda şeker piyasasını eline geçirecek. Bursa Orhangazi’de en verimli tarım arazisinin bulunduğu topraklara hiç kimseyi dinlemeden fabrikasını kurdu. Kimsenin bunlara gücü yetmez, isteseler alamayacakları yer yoktur.

Bu tenekelerdeki şeker şurubunun 1 kilogramı, bizim beyaz şekerin tamı tamına 250 kilogramına eşittir.

Adamlar Ülker ile ortak oldular, gör bak birkaç yıl sonra şeker fabrikaları tek tek kapanacak.

Bu firmada çalışan hiç kimse bu şuruba dokunmaz dahi çünkü kanser mi yapıyormuş, şeker hastalığımı yapıyormuş işte öyle duydum.

Hoca benden duyduğunu söyleme işimden olmayayım.

İlk kez ben sana anlattım vallahi hanımım dahi bilmiyor. CARGİLL denen bu firma DNA’sı değiştirilmiş mısırla, başka kimyasalları ve cıvayı karıştırarak tatlandırıcı dediğimiz şurubu üretiyor.

Bu şurup hem çok ucuza mal ediliyor, hem tadı şekerden kat kat daha tatlı.

Bu firma için Bursa Orhangazi’deki tarım alanı bakanların girişimi ile sanayii alanı ilan edildi.

Bu katil firma için açılan yüzlerce dava otomatik olarak ortadan kalktı.

2003’de Cargill’in üretim kotası yüzde 10’dan yüzde 35’lere yükseldi.

O dönemde 30 adet şeker fabrikamız vardı.

Bunlarda yaklaşık olarak 30 bin kişi çalışmaktaydı.

CARGİLL ve ÜLKER ortaklığı bu fabrikaların 3’üne sahipti. Fakat bunları kapatmak için almışlardı ve öyle de yaptılar. Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü ülkemiz içindeki işbirlikçilerle beraber Türk tarımını bitirme hamlelerine Özal hükümeti zamanında başlayarak hızla emellerine ulaştı.

Bugün tüm şeker fabrikaları kapatılarak şeker sektöründe çalışan veya dolaylı yoldan geçinen insanlar çaresizliğe itilmiş oldu.

Cargill’in kotası yüzde 10 iken şeker fabrikalarının 2003’deki kârı tam 350 trilyondu.

Maalesef şimdi zarar bahane edilerek, sadece CARGİLL istedi diye kapatıldı ne yazık ki.

Türkiye; Özal ile başlayan dışa bağımlı tarım politikası ile üretmeyen, sadece tüketen, hastalıkla boğuşan mutsuzların yaşadığı bir ülke oldu.

Gelelim bu lanet olası lifi alınmış NİŞASTA – ŞEKER’e! İnsanın sindirim sistemini darmadağın eden kimyasallardan oluşuyor.

Kanser, Şeker Hastalığı, Kolestrol, Kısırlık başta olmak üzere her türlü hastalığı yapmaya müsait maddeler içeriyor.

Bu konuda bilimsel açıklama ile Tv’lerde, gazetelerin sağlık köşelerinde uyarıcı bilgiler veriyorlar da CARGİLL denen seri katil ile nasıl savaşacağımızı söyleyen yok.

Zeytin ağaçları kesiliyor veya çam ağaçları kesiliyor diye eylem yapan sivil toplum örgütleri, sağlık örgütleri neredesiniz!

Sesiniz neden çıkmıyor!

Şu an ülkemizde 4 bin dolayında küçücük yavrularımız kanserle savaşıyor, buna sebep olan etkenlerle neden kimse savaşmıyor!

Ülkemizde satılan yüzde 90 şekerli içeceklerde, Coca Cola, Pepsi Cola, Cola Turka, Fanta başta olmak üzere tüm meyve sularında, hemen hemen tüm bisküvi, ucuz çikolata ve gofretlerde birçok çikolata, pastaneler ve marketlerde satılan hazır pasta çeşitlerinde ve de birçok ekmekte bu lanet olası zehiri bizlere yediriyorlar.

Üç kuruş etmeyen bu dünyayı, beş kuruş kazanmak için bize zindan ediyorlar.

Emperyalist ülkeler silah ile yapamadıkları soykırımı genetiğini bozdukları gıda ile yapıyorlar.

Uyumayın!

Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde CARGİLL gibi gıda teröristlerine üretim izini verilmiyor.

CARGİLL burada ürettiği zehiri geri kalmış tüm ülkelere de gönderiyor.

Ben hayatım boyunca hiç sigara içmedim ama kanserle savaşıyorum, kız kardeşim ve geçenlerde haberiniz oldu, kuzenim genç yaşta kanser nedeniyle üç yıl acı çeke çeke öldü.

Amcamın oğlu, teyzemin oğlu birçok arkadaşım şu an kanserin pençesinde, geleceğin karanlık gün olduğunu bildiğimiz halde bir umutla mücadele ediyoruz.

Şimdi sen bunu okurken için karardı biliyorum kardeşim. Bizler sağlığımızı korumak için dahi mücadele etmeyeceksek, çocuklarımızın geleceğini korumayacaksak neye yararız acaba!

Bu yazıyı saygı çerçevesinde yorumlayıp, mutlaka paylaşalım. Sağlıklı gıda ve mutlu bir Türkiye için, çocuklarımızın ve torunlarımızın sağlıklı geleceği için, tarım ve hayvancılığımızı dışa bağımlılıktan kurtarmak için, insanlık düşmanı CARGİLL gibi katil firmaların ülkemizden defolup gitmesi için, belki ilk adım olur.

Hemen paylaşırsanız sevinirim. 

Diğer yazılarımı Facebook sayfamdan izleyebilirsiniz.

Saygılarımla.

Behlül Değerli.

Bugün çiçekler konuyu böylesine çarpıcı bir şekilde ülke gündemine taşıyan Behlül Değerli’ye gidiyor…