Hac ibadeti İslam’ın beş temel esasından biridir. Tarihi, hikmetleri ve verdiği dersler hakkında çok şey söylenmiştir. Âcizane olarak haccı beş sütun üzerinde tanımlamak isterim.

  1. Tevhid, 2- Takva, 3- Zikir, 4- Dua, 5- Şeair, 6- Davet

Kur’an ve sünnete baktığımızda bu altı esasın temellerini ve izahını açıkça görmek mümkündür. İsteyenler bu maddeleri daha da artırabilirler. Peygamberimiz aleyhisselam döneminde hac emredilince iki kez hac yapılmıştır. İlki Hz. Ebubekir efendimizin başkanlığında, ikincisi ise veda veya İslam haccı denilen Peygamber’imizin riyaset ve örnekliğinde yapılan hac ibadetidir. Gönlüme şöyle bir soru gelmektedir. Peygamber’imiz bir ibadetle emredildiğinde onu ilk uygulayan olduğu halde hac ibadetinde neden önce ashabı gönderdi, kendisi ise sonraki yıl gitti? Hatırıma iki cevap geliyor. Birincisi Hz. Ebubekir efendimizin üç yüz kişiyle beraber gittiği yılda putlar önceki yıl yıkılmış olsa da müşrikler hacdan menedilmemişlerdi. O yıl Tevbe suresi ayetleriyle müşriklerin Kâbe’yi ziyaretleri yasaklanmıştı ve çıplak olarak da hac yapılmayacaktı. İkincisi ise Peygamberimi hac yaptığı senede (Yüz binin üzerinde kişi katıldığı) aylar tam yerli yerindeydi. Yani nesi denilen (ayların yerini keyfe göre değiştirmek isteği) uygulamanın sonuydu. Gerçeğin doğrusunu Allah bilir.

Hz. Ebubekir efendimiz öncülüğünde ki hac ibadeti, peygamberimizin O’na öğrettiği gibi eda edilmiştir. Peygamberimizin Hz. Ali efendimizi hac emiri olarak göndermemesinde hilafet seçimi içinde alınacak ders vardır sanırım. Hz. Ali efendimiz daha sonra hacca Peygamberimizin gönderdiği ve Hac emirinin bir memuru olarak katılmıştır.

Haccın anavatanı Mekke-i Mükerremedir. Bir farkla ki mikat yerlerinin beş adet oluşu ve farklı uzaklıkta olması hac menasikinde önem arz etmektedir. Mikatta ihramla başlayan hac, veda tavafıyla bitmektedir.

Hacca gidenlerin sorumlulukları geldikten sonra da devam etmektedir. Vahyin emin beldesinden gelerek, anavatan Mekke’nin çevresine dağılan hacılar İslam’ın birer örnek şahsiyeti ve davetçisi olmak konumundadırlar. Mekke iman mücadelesini, Medine ise ameli salihi bize öğreten muhacir ve ensar şehirleriydi. Her iki şehir bizim iki gözümüz gibidir. Basiretimizi artırır, mücadelemizi öğretir, hayata ve ahirete bizleri hazırlar.

Hacıların görevlerinin özeti veda hutbelerinde vardır. Peygamberimiz aleyhisselam buyurur ki “Yarın Rabbınıza kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak hıfzetmiş olur.” 

Bu ifadeden anlaşılan o ki haccın menasiki ve sorumluluğu ölene kadar devam etmektedir. Habibi Neccar gibi olursak “dirimizde, ölümüzde tebliğe devam eder” (Yasin suresine bakınız).

İbrahim aleyhisselamın duası bir anlamıyla davet sorumluluğumuzu haber vermektedir. Şöyle ki; “Rabbimiz! Bizi, yalnız Sana boyun eğen müslüman kıl. Soyumuzdan da yalnız Sana teslimiyet gösteren bir Müslüman ümmet yetiştir. Rabbimiz! Onların içinden öyle bir resul gönder ki; Kendilerine Senin âyetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin Ve onları tertemiz kılsın. Muhakkak ki azîz Sen'sin, hakîm Sen'sin! " (Bakara suresi)

“Benim tarafımdan velev bir ayet olsun tebliğ ediniz.” Hadis