Karşımdaki insan biraz hızlı olsun mu  istiyorsunuz veya çocuğunuz her zaman girişken olsun mu istiyorsunuz. Veya eşiniz iş yemeğinde çalışanları ile arkadaş gibi vakit  geçirdi ve bu sizi rahatsız mı etti? O halde sizlere bu hafta kabullenme sanatından bahsedeceğim.

İnsan belli bir çevreye doğar ailesini ve o çevreyi değiştiremez Diğer bir tabir ile coğrafya kaderdir de diyebiliriz. İnsanoğlu yaratılış fevri, sevgi dolu, cömert, alçakgönüllü gibi belli başlı iyi ve kötü özelliklere sahiptir. Destek alsa da değiştirmek istese sadece kendinin değiştirebileceği özelliklerdir de diyebiliriz.
Bazen hayatımızda çözemediğimiz problemler olur ve  hayatımızı o şekilde sürdürürüz. İnsan yaratılış gereği eşsizdir, biriciktir her insan farklıdır bir buna mizaç diyoruz. Toplum insanları bu özelliklere göre değil de bazen ne kadar hayran kitlesi var hangi makamda veya ne kadar zengin olarak diye kategorilere ayırmaktadır. Bu düzende esas mesele olan insanların kendi içini görmektir. İnsanın değişmez özellikleri, doğuştan getirdiği ve sonradan inşa ettiği özellikleri mevcuttur. Bireyler  mizacına en uygun olanı yaparsa mutlu olur. Örneğin sevdiği işi yapmak gibi.
Fakat  çocuğum istediğim işi yapsın veya her işi kapsın şeklinde yaklaşımda bulunursak onun var oluşunun özüne saldırmış oluruz. Burada kabullenme konusu devreye girmektedir. Örneğin bir renk paletinde boya beyaz ise biz onu siyah olmasını isteyemeyiz. Kabullenme de bu şekildedir.
Öğrendiklerimizi hayata geçiriyorsak  idrak etmek öğrendiklerini hayata geçirmektir.
Karşımızdaki insan ile huylarımız  aynı olmayabilir.
Eğer kabullenirsek uyumlu bir hayat sürdürebiliriz. Eğer kabullenirsek ve idare edersek bizim sahip olduğumuz özellikler karşımızdaki insanın hayatına katkı sunar. Veya tam tersi yaklaşıp huylu huyundan vazgeçmez gibi söylemlerde bulunur veya ters tepersek  hiçbir şey değişmez. Çünkü insan hiçbir şeyi olduramaz. Kabullenme sanatı insanın acizliği ile ilgilidir. Her şey ayan beyan ortada olur fakat bazı şeylere engel olamayız.
Sadece görmezden geliriz bu noktada kabullenme gerekir. Fakat kabullenme ile  kabul etme farklı bir şeydir. Bütün kötü durumlara karşı onay verme pes etme kabul etmedir. Sonuç olarak bizler insan davranışını  kabullenebiliriz fakat değiştirmek bizim elimizde değildir. Değiştirmeye çalışırsak karşı taraf üzerinde tahakküm kurmuş oluruz.
Yapmamız gereken karşı tarafın iyiliğini isteyerek, onunla yan yanaymış gibi karşıda her ne olursa olsun incitmeden fikrinizi söylemektir.

Kabullenme ruhsal bir basamaktır. Bizler yaratılış gereği çok değerliyiz. Bizim yaratılış amacımız mutlu olmaktır. Bizlerin iradesini her konuda üstün kılınmıştır. Bir başkasına bir şeyleri kabul ettiremeyiz veya her hangi birisi bir şeyi istiyor diye değişmek zorunda değiliz. Sevgiler.