Bugüne değin, ülkede halkın oylarıyla iş başına gelmiş hükümete böylesine acımasız, fütursuz ve korkusuzca saldırılar dönemi ne görüldü ne de yaşandı…

“Diktatörlükten” söz edilen bir ülkede böylesine hakaret dolu saldırılar nasıl olur… Bilemem…

Bu konudaki suçlamaların, özellikle sanal alemde ne sınırı ne de seviyesi vardı…

İşte böyle bir ortamda gerçekleşti 24 Haziran seçimleri…

Atılmadık taş, yarılmadık baş kalmadı…

Ülkesi adına taşın altına elini değil, gövdesini koyan bir cumhurbaşkanı ve başbakana, kavgada dahi söylenmeyecek hakaret dolu sözlere, istisnalar dışında kayıtsız kalınmasının altında “son sözü sandık söyleyecek” anlayışıyla oluşan sabır yatıyordu, hiç kuşkusuz…

Nitekim gün geldi… Şapka düştü, kel göründü…

Halkın büyük çoğunluğunun dediği ve beklendiği gibi çıkınca netice ortaya, düşündük ki gerilim, kin ve nefret biter ya da azalır…

Büyük ölçüde öyle olsa da bir kısım azılı muhalif düşünce sahipleri, hâlâ ve ısrarla o berbat egolarının esiri olarak seçim öncesine benzer saldırılarına devam ediyor…

Bunlar arasında bildik isimler var…

Halkın sandık yoluyla verdiği ders yetmemiş ki o saldırgan üslupta ısrarlılar…

Oysa artık ne deseler boş…

Ülkede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve çok ama çok şey değişecek…
Zira sistem bunu emrediyor…

Bu bilinçten yoksun olanlara istedim ki Yunus Emre diliyle son kez sesleneyim…

Beyler başka Türkiye yok…

Birlik ve beraberlikten geçer “Güçlü devlet, güçlü Türkiye” anlayışı…

Atalım yararı olmayan duygu ve düşünceleri içimizden…

Emin olalım yarınlardan, gecemizden gündüzümüzden…

Böylece, gelin tanış olalım…

Sevelim, sevilelim…

Bu dünya kimseye kalmaz…

Biline ki içerde birlik ve bütünlük sağlanırsa bu ülkeyi hiçbir beşerî güç dize getiremez!

Bu duygularla, ayırım yapmaksızın önemli bir sınavdan başarıyla çıkmış halkımıza “Kırmızı beyaz güller” gitsin istedik, ayrı ayrı…