Kapatılan Refah Partisi’nin belediyelerde fırtınalar estirdiği 1994-99 döneminde, beklenilmeyen hizmetler gündeme gelirken peş peşe, 28 Şubat post modern darbesinin kahramanları (!), bu gelişmeden olsa gerek, Refah Partisi’ni kapatmaya takmıştı kafayı…

İşte böylesine ilginç bir söyleşide dinlemiştim, emekli bir albayın konuya yönelik şu sözlerini; “Dindar kesimin bizce bilinen bir çarpıcı özelliği vardır…

İleri gittikleri ya da ülke yönetimine talip oldukları dönemlerde laiklik karşıtı eylemleri nedeniyle kapatılma kararına varıldığı anda, toplu olarak buna itiraz etseler ve çağırsalar taraftarlarını meydanlara, işimiz çok ama çok zorlaşır…

İşte bu endişe bizi çok sağlam adımlar atmaya götürür… Aksi halde ne darbede başarı sağlanır ne de bu zihniyetteki akımların önü alınır…

Biz böyle durumlarda başarıyı, dindar kesimin ilk andaki tepkisine bakıp tayin ederiz… Ayağa kalkıp topluca direnmeleri bizim için hep korkulu rüya olmuştur.

Ama her defasında ‘evinize dönün’ denildiğinde arkalarına bakmadan gitmişlerdir.
Onun için böyle durumlarda ilk tepkimiz çok sert olur. Aksi halde işimiz aksar. Bugüne kadar hep böyle olmuştur ve darbelerde hep başarı sağlanmıştır.”

İşte bu sözler geldi aklıma, 15 Temmuz gecesi Çark’taki askeriye önünde tankların üstüne çıkan halkı görünce…

Ama bu defa öyle olmadığı ve olmayacağı görülüyordu…

Tersine bir tablo çıkınca ortaya korktukları başlarına geldi…

15 Temmuz “darbeci zihniyetin yıkıldığı” gece olarak geçti ülkenin tarihine…

Zira artık en ufacık bir baskı ya da dayatmayla evlerinin yolunu tutan halk yerine, göğsünde bu defa yenilmesi mümkün olmayan bir iman ile bir kere değil, iki kez tankın altına yatan ve göğsünü kurşunlara siper eden bir direniş çıktı karşılarına…

İnsanlık tarihi belki de ilk defa böyle bir cesaret ve kahramanlık örneğiyle karşılaşıyordu…

Darbeciler yaktıkları can, yıktıkları ocaklar bir yana, kaldırıp ellerini teslim olup çekilirken meydanlardan, darbeler anlayışının yıkılışına tanık oldu ülkemiz ve tüm insanlık, o gece…

Bu öyle sıradan değil, sıra dışı soylu bir davranış ki bir eşine daha bugüne değin rastlanılmış değil…

Bu nedenle ve bundan böyle darbe teşebbüsüne kalkanların ödeyecekleri bedel, biline ki son derece ağır olacaktır!

Artık bir daha bu ülkede darbelere geçit yok.

Halkımızın, beklenmeyen ancak bir anda ateşlenen “ülkesini sahiplenme” anlayışı karşısında, 1960’ta başlayıp her 10 yılda bir, adeta kader haline gelen darbeler dönemi, bozguna uğrayarak yıkıldı gitti…

Dilerim, bir daha gelmeyecek şekilde ülkenin gündeminden düşsün…

15 Temmuz işte bu nedenle; ülke tarihinde karanlık dönemleri sona erdiren, millet dayanışma ve direncinin ayağa kalktığı ve de yenilmesi mümkün olmayan “toplumsal birlikteliğin” adıdır…

Böyle muhteşem bir finalin galibi olan halkımızın inanılması zor tepkisi, sahiplenme duygusuyla birleşip karanlık darbeler dönemi ile kesintiye uğrayan halkın iradesinden ve gücünden gayri hiçbir anlayışın geçerli olmadığını göstermesi, darbeci zihniyetlerce alınmış önemli bir ders olacaktır…

15 Temmuz’da yaşanan her olayı yakından takip eden halkımızın, aradan üç yıl geçmesine rağmen o günü tekrar yaşaması, ülkenin tarihine altın harflerle yazılacaktır, hiç kuşkusuz…

Vatanı uğruna kanları ve canlarıyla mücadele edip, bu müthiş zaferi ülkesine armağan eden şehitlerimize yüce Mevla’dan rahmet dilerken; gazilerimize sağlık, huzur ve başarı dileğiyle “Peygamber çiçekleri” gitsin istedik demet demet, bir kez daha…