Sakaryaspor’da amigoluk, 1965 yılında yani bizim futbolculuk dönemimizde, Kaynarca Adliyesi’nde mübaşir olan Amigo Sadettin ile başlar…

Kuruluş yılındaki 22 kişilik kadroda yer alan Sakaryalı futbolcu sayısı 12-13 kişiyi buluyordu...

Oynadığımız her maçta Amigo Sadettin birbirinden ilginç tribün şovlarıyla dikkati çekerdi…

Ligin beşinde haftasında, Vefa Stadı’nda Sarıyer ile oynadığımız maç esnasında Sarıyer tribününden müthiş bir gürültü koptu…

Tam o esnada da top o taraftan taca çıkmıştı…

En yakın oyuncu olarak topu kapıp oyuna sokacağım sırada, gözüm Amigo Sadettin’e takıldı; üstü bembeyazdı!

Elini yüzüne atıp bir şeyler sıyırıp ağzına atıyordu, tribünlerde ise kahkaha tufanı kopmuştu...

Maçtan sonra öğrendim ki Sarıyerliler bir tepsi yoğurdu rahmetli Amigo Sadettin’in kafasına geçirmiş meğer…

Yüzünden sıyırıp yediği yoğurtmuş!

Seyirci maçı bırakmış, kahkahaya boğulmuştu adeta…

Öyle renkli, vefakar bir amigo idi…

Ondan sonra kimler bu göreve gelmedi ki Çarli’den Tombik’e uzanan amigo serisinin son halkası Amigo Ersin’de, mübaşir Sadettin’in pek çok özelliğini bulurum…

Onun gibi yılmaz, yorulmaz, vefalı bir Sakaryaspor tutkunudur Ersin…

O nedenle derim ki bu Ersin başka Ersin…

Hastalığına aldırmaz, yeşil siyahlı renkler içindir hep mücadelesi,koşuşturması…

Yeri geldiğinde efendidir, kimselere saldırmaz...

O, bu fedakarlığının karşılığını görmüştür...

Sadece Sakaryaspor ile değil, her soruna ilgi duyar, giderilmesi için elinden geldiğince uğraşır, çalışır ve çabalar…

Uzun deplasman yolculuklarında başına gelen rahatsızlıklar verirken olumsuz sinyaller, aldırmaz…

Yeter ki takımına olsun bir nebze katkısı…

Kostümü yeşil siyah renklerden oluşur...

O artık kimliğe dönüşmüş haliyle, ömrünün son nefesine kadar Sakaryaspor davasının takipçisi olacak…

Ne diyelim, hem gönül verdiği takımının hem de kendisinin açık olsun yolu…

Düşmesin yere alkışlayan eli ve kolu…