İlimizin en hayırsever işadamlarından biriydi rahmetli Ahmet Akkoç…
Bir ara rahatsızlanıp İstanbul Acıbadem Hastanesi’nde tedavi görmüştü 1970’li yıllarda…
Yattığı hastaneyi çok beğenip, “Hep okul yaptıracak değilim ya” deyip, Acıbadem Hastanesi’nin bir benzerini ilimize yaptıracağından söz eder…
Bunu duyan Adapazarı Belediyesi Polikliniği Başhekimi rahmetli Dr. İbrahim Sağır, düşer peşine ve Ahmet Akkoç’u, ismini taşıyacak bir hastane yapılması için ikna eder.
Önce Bakkallar’da 2 bin 700 metrekarelik bir yer üzerinde durulur.
Ahmet Akkoç, eniştesi İnşaat Mühendisi rahmetli Nurettin Sofuoğlu’nu bu iş için görevlendirir.
1994-1999 yılları arasında, hastanenin plan-projesi yapılır yeniden…
Küçük gelen Bakkallar’daki arsa yerine, Dağbidi’nde Karasu-Kandıra yol ayrımının olduğu yerde, bugün kaderine terk edilmiş halde bulunan Adapazarı Belediyesi-Ahmet Akkoç hastanesinin temeli atılır böylece...
Temel atma törenini hatırlarım, dün gibi…
Adapazarı, tarihinin en sıcak günlerini yaşarken, Dağbidi’ndeki yerde bir serinletici rüzgar eser tören sırasında…
Yan yana oturduğumuz Nurettin Sofuoğlu ile belediye ilişkilerini, o zamanki başkan vekili olarak ben yürütüyorum…
Ona, Osmanlı’nın hastane kuracağı yerde aradığı özellikleri anlatmıştım…
O rutubetsiz ve serinletici rüzgar sırasında…
Ecdad hastane kuracaksa, birkaç tepe tespit eder, oralara kuzu filetosu asar…
On beş gün sonra onlar toplanır ve en sağlıklı nerede kurumuşsa et, hastane orada yapılırmış.
“Bugünka hava bana hastane için en ideal yerin seçildiğini gösteriyor” dediğimde, anlatmıştı arsanın hikayesini…
Meğer orayı 1940’li yılların sonuna doğru, belediye fen işleri müdürü iken, Adapazarı Belediyesi’ne rahmetli Nurettin Sofuoğlu kazandırmış.
Kayınbiraderi rahmetli işadamı Ahmet Akkoç, tüm harcama yetkisini ve inşaatın takip işini Sofuoğlu’na bırakmıştı.
Dr. İbrahim Sağır’ın hayattaki en büyük ideali, belediye polikliniğini böyle büyük bir hastaneye dönüştürmekti.
İnşaat bitti…
Hastane hizmete hazır hale getirildi ama bir türlü açılamadı gitti…
1999 depreminde hasar gördü, mükemmel şekilde onarıldı.
O gün bugündür, bırakın hastaneyi, bir şekilde kullanılması için dahi bazı istisnai haller dışında adım atılmadı.
Ve ne Akkoç’un, ne Sofuoğlu’nun ne de Dr. Sağır’ın ömrü yetti eserlerini görmeye ve bina kalakaldı öylece ortada…
Bina kaderine terk edildi…
Ahmet Akkoç’un ruhu sızlar durur, o günden beri…
Bizim de bu konu için ayırdığımız yer bitti şimdilik…
İstiyoruz ki bu ıstırap sona ersin, bu güzel bina kullanılsın bir şekilde insanların yararına…