Her on yılda bir, halkın “Bizi yönet” deyip oylarıyla iktidara taşıdığı hükümetleri silah zoruyla indirip, ülkeyi maddi-manevi telafisi zor, yıllarca geriye götüren ve mevcut anayasayı gündemden kaldırıp keyfine göre yeni bir düzen kuran silahlı vesayetin ortadan kaldırılması uğruna ödenen bedel kimin aklına gelirdi ki, bir farklı vesayet organı eliyle benzer bir darbe kalkışmasına yol açsın…

İşin daha önceki uygulayıcıları bu defa farklı bir yöntem kullanarak, ülkenin üzerindeki kahpe emellerini gerçekleştirmek istediler…

Bağrından çıktığı ülkesine karşı “Allah için yola koyulduğunu” sanıp peşine takılan hipnotize kitlelerle ve iplerini elinde tutan güç odaklarının buyruğu doğrultusunda harekete geçip darbeye kalkanlar, bu defa hesap edemediği bir şanlı halk direnişi ile adeta şaşırıp kaldılar…

Ülkenin büyük şehirlerinde başlayıp iline-ilçesine yansıyan o şanlı karşı koyuştan ders alınmamış olacak ki, hâlâ çeşitli tezgahlar kurarak gerçek amaç ve düşüncelerini saklayıp, yarım kalan arzularını yerine getirmek isteyeceklerine yönelik duyumlar, ihbarlar, itiraflar, devleti tümüyle dikkatli olmaya sevk etmiş bulunuyor...

15 Temmuz ruhuyla bir yıl aradan sonra gündeme gelen o şanlı direniş, bir kez daha meydanlara inip işte bu üstü örtülü alçaklığa verilen muhteşem bir gözdağı oldu…

Musibetler nasihat alındığında tekerrür etmez ancak…

Ve “Bir musibet bin nasihatten evladır” denilir...

Bu yönüyle son derece sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutulduk ülke olarak…

15 Temmuz’un birinci yıl dönümünü böyle dinamik bir toplum olduğumuzu bir kez daha dost-düşman, ülke içi ve dışı herkesin ve her kesimin uykularını kaçıracak bir tablo içerisinde yaşadık…

Bu da gösteriyor ki Türkiye eski Türkiye değil...

Halkımız ne olup bittiğini ve ne olabileceğini önceden sezebilecek bir ferasete sahip, günümüzde…

“Demokrasi getireceğiz” diyerek içerdeki hainler desteğiyle petrol ve doğalgaz zengini ülkeleri birbirine kırdırıp perişan edenler, önlerinde tek engel olarak gördükleri ve dünya beşten büyüktür” diyebilme cesareti göstermiş bir liderin ülkesinde arzuladıkları sonuca ulaşamamanın üzüntüsünü atlatabilmek için ellerindeki tüm kozu oynamaktadır…

İşte mesele bu…

Üzerimize gelmelerinin sebebi belli…

Ama en yüksek makamdan seslendirildiği gibi, “Başaramayacaklar!
Bölemeyecekler bizi!”

İstedikleri kadar çabalasınlar…

Ülkesi için canını hiçe sayan, böylesine kahraman, cesur, fedakar kaç millet var yeryüzünde!