Darbe ve muhtıralarla dolu son asrımız, 15 Temmuz da, fevkalade “acemice, muammalı ve muvazaalı da” olsa, bir yenisini daha yaşamış, Ordumuz içinde küçük bir maşa çetenin, yetkililerin ifadesiyle “ kalkışmasına” şahit olmuş, halka, meclise ve devlete kurşun sıkılmıştır. Kalkışma hangi amaçla ve neye hizmet için yapılırsa yapılsın, kaybeden Türkiye, kazanan ise, arkasındaki esas güç olan emperyalist ve Siyonistler olmuştur.
Alçak kalkışma ile çok sayıda asker, polis ve sivil vatandaşımız şehit olmuş, yaralanmıştır. Şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, yaralılarımıza ŞAFİ’den acil şifalar diliyor, evlerine ateş düşmüş yakınlarının acılarını paylaşıyor, sabır ve metanetler temenni ediyoruz.
Bu ülke, bu tür hukuk dışı girişimlerden çok büyük zarar görmüş, çok acılar çekmiştir. Bu nedenle, hangi sebeple olursa olsun, tümüyle haklı gerekçelere dayansa bile, millet iradesine karşı darbe veya kalkışma yapmak, gayrımeşru, hukuk ve insanlık dışıdır. Hukuk dışılık yerine, çözümü; etkin denetim mekanizmaları ve “Tam bağımsız bir yargı oluşturma da” aramalı, bunun üzerinde millet ve meclis olarak özenle durmalıyız.
Hepimizi yaralayan bu çirkin kalkışmadan sonra, almamız gereken dersler ve dikkat edeceğimiz hususlar vardır.
Öncelikle İdareye talip olma ve idare etmede fikir, ifade, şura, istişare, tebliğ, ikna, adalet, hak ve hukukun esas, darbe, kalkışma, hile, desise, ayak oyunu, rol, filim, senaryo, bizans oyunu, dezenformasyon, algı oyunu, yalan, dolan, karartma, kandırma, aldatma ve benzeri tüm yollar gayrımeşru olduğu bir kez daha hatırlanmalıdır. Bu ülkede tek düşmanımız, emperyalist ve ziyonistler, bir de bunların yerli işbirlikçileri, ortaklarıdır.Başka hiçbir gurup, cemiyet, cemaat,parti, mezhep, meşrep, kavim, kabile, sülale, aşiret ve benzeri aidiyetler asla düşman olamaz.78 MİLYONUN KARDEŞLİĞİ, TEK VATAN, TEK MİLLET, TEK DEVLET, TEK BAYRAK esastır.
Ta başından beri, yani Ergenekon ve Balyoz furyasının olduğu zamandan beri sıkça söyleyip yazdığım gibi, bu olayda da Ordumuzun ismi yıpratılmamalı, bütün bir Orduya mal edilmemeli, Ordu ismiyle anılmamalı, bu güzide kurumumuzun, göz bebeğimiz vatan bekçimizin pırestiji sarsılmamalı, yıpratılmamalı, zaafiyete uğratılmamalı( hususen nifakçı, kan emici, emperyalist ve Siyonist maşa terör şebekesi ile mücadele halinde iken), yanlış yapanlar hukuk içinde ve titizlikle ayıklanmalı ve adalete teslim edilmelidirler.
Kalkışma içinde yer alan ve dahli olan tüm suçlular, hakkaniyetle aranmalı, kurunun arasına yaş karıştırılmamalı, “cadı avına” döndürülüp masum insanlara zarar verilmemeli, “suç varsa ceza vardır” pırensibine hassasiyetle bağlı kalınmalıdır.
Milletimizin haklı duyarlılığı takdirle karşılanırken, olay siyasi hesaplara alet edilmemeli, TÜM PARTİLERİMİZİN ve 78 MİLYONUN GAYRETİ, BİRLİĞİ ve MUVAFFAKİYETİ olarak tanımlanmalı, partilerin gösterdiği ortak tavra, Meclisin ortak hareketine ve iradesine mal edilmelidir. MİLLETİMİZİN, TÜM PARTİLERİMİZİN, MECLİSİN ve BASINIMIZIN KALKIŞMAYA PİRİM VERMEMESİ ve MİLLET İRADESİNDEN YANA HAREKET ETMESİ, olayın kısa sürede akamete uğratılmasında en büyük etken olduğu asla unutulmamalıdır.
Basından öğrendiğimiz kadar( ihtimal vermiyor, vermek istemiyorum), hiçbir yetkisi olmayan, emir kulu ve üstünün talimatını yapmaktan başka bir suçu olmayan rütbesiz erlere yapılan kafa kesme ve linç girişimlerinin, hiçbir insani ve hukuki gerekçesi olamaz. Gayri insani ve vahşi bir hareket olduğu apaçık ortadadır. Bunlar da tespit edilerek adalete teslim edilmelidir. Mücadelenin devlet aklı ve hukuk içinde olması çok mühimdir.
Görsel ve sosyal basında rastladığımız kısmi şov ve hamasetten uzak durulmalı, bu kadar ciddi ve vahim bir olay üzerinden kişisel, partisel ya da gurupsal ciddiyetsizliklere, kan üzerinden rant devşirmelere asla tevessül edilmemeli, sadece vatan ve millete yani her birimize ve hepimize olan en tabii hizmetimiz ve borcumuz olarak görülmelidir.
Siyasi partilerimizin bu ortaklık kültürü devam etmeli, düşman cephe daraltılmalı, dost cephe genişletilmelidir.İdam olmalı, sadece darbecileri değil, teröristleri, bölücüleri, vatan hainlerini, dış güç ajan ve ortaklarını, zorla tecavüzü ve kasten can alanları içermelidir.
Meydanlara şunun ya da bunun için değil, sadece millet iradesinin korunması, hukuk dışılığın önlenmesi, vatan, devlet ve millet istikbali için, hak ve adaletin tesisi için çıkıldığı ve çıkılması gerektiği unutulmamalıdır.
Sözkonusu kalkışmanın azmettirici olarak, emperyalist ve ziyonistlerin olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalı, kalkışmaya tevessül edenlerin sadece maşa oldukları, esas darbeci gücün ABD, AB ve ziyonist mihraklar olduğu üzerinde durulmalı, ittifaklar, ortaklıklar ve birlikler mutlaka masaya yatırılmalı, izrail anlaşması meclisten geçmemeli, darbe ile birlikte diğer gündemimiz, terör, Suriye, pkk,pyd, bop ve diğer meselelerde zafiyet asla olmamalıdır.
Ordu ile milleti, milletimiz ile milletimizi karşı karşıya getirebilecek her türlü söz, davranış ve eylemden şiddetle uzak durulmalı, 78 milyonun dayanışması esas alınmalıdır.
Her halükarda, her durum ve şartta, sağduyu ve aklıselimden ayrılmamalı, ciddiyet, vakar, tevazu, tedbir ve itidal bırakılmamalı, herkes sorumluluğunun idrakinde olmalıdır. Bu günlere nasıl gelindiğinin analizi ve muhasebesi iyi yapılmalıdır. C.Çiçek beyin bir tv kanalında 17 Temmuz da verdiği roportaj dikkate alınmalı, istihbarat zaafiyetinin hesabı sorulmalıdır.
Demokrasi/ dimokratia/ dimoskratia; emperyalist vahşilerin yeni sömürge rejimi, işlerine geldiğinde övdükleri, gelmeyince yedikleri( Cezayir’de İslami Selamet Cephesi, Mısır’da Mursi, Fiistin’de Hamas ve şimdi ülkemizde yaptıklarında görüldüğü gibi) bir durumda, milletimizin meydanlarda yaptığı, “Milli irade nöbeti”, meydanlar da “Milli irade/Millet meydanı”, şehitlerimiz de “Milli irade” şehitleridir. Şehitlik; Allah yolunda ve yalnız Allah için vatan, millet, din ve namus yolunda şehadet şerbeti içmektir. Kalkışmaya siper olan kahraman şehitlerimize rahmet diliyor, minnet ve şükranla tekrar anıyoruz.