Dün bu saatlerde Yassıada’daydık…

Yassıada’yı ziyaret ettik platform üyeleriyle…

En ince teferruatına kadar detaylandırılmış bir ünlü hayatın dramatik öyküsüyle karşılaşmak beni hayli sarstı…

Düşündüm bir ara “Keşke gelmeseydim” diye…

Çünkü hatıralarım canlandı…

Darbenin yaşandığı yıl, ortaokulu bitirme imtihanına hazırlanıyordum…

O gün okulu tatil eden hocalardan bazılarının sevinçli hali, daha sonra o öğretmenlere duyduğum sevgiyi, saygıyı ve muhabbeti alıp götürecek bir his uyandırmıştı bende…

Uzun süre etkisi altında kalmıştım, onların mutluluk nedenini öğrenince rahmetli babamdan…

Okul tatil olunca, evlerimize çekilmiştik…

İşin gerçek yönünü ve o gün ne olup bittiğini onlardan değil, babamın gözlerinden bulgur bulgur dökülen gözyaşlarından öğrenmiştim…

Darbe yapılmıştı…

Darbe sözcüğü de ilk kez giriyordu lügatıma…

İşte o gün suçu ve günahı vatanına aşık olmasından ve hizmet etmesinden gayri bir şey olmayan, bir büyük uçak kazasından Mevla’nın esirgediği, bu haliyle gönüllerde yer alan ve hala sevilip sayılan bir eski başbakan olan Adnan Menderes’in duygu dolu sözleriyle süslenen koridorlarda dolaşırken, işte o günler geliverdi aklıma…

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en dramatik yıllarını günümüze yansıtan duvarlardaki fotoğraflar, işkence odaları, o güzel insanın hayat çizgisini günümüze taşıyan yatak odaları, çalışma odaları ve hepsi birbirinden çarpıcı ifadelerle dolu sözleri, insanı etkilemek bir yana, alıp o tarihlere götürüyor ve aynı dramı adeta tekrar yaşamamıza yol açıyordu…

Yassıada’yı “Yaslı” hale getiren manzaraların sıralandığı koridorlarda dolaşırken, o haksız ve insanlık dışı kararların alındığı salonu, o salonda karar verenler dahil herkesin mumyalaştırıldığı tabloyu izlerken, orada memleket adına canlarını veren ve gönüllerdeki yerlerini muhafaza eden Menderes ve arkadaşlarını rahmet ve minnetle anmadan geçmek mümkün müydü…

Yassıada’yı yaslı ada olmaktan çıkarıp “Demokrasi ve özgürlük” adıyla ziyarete açan zihniyet, aslında unutulması mümkün olmayan bir dramın kahramanlarını günümüze taşımış oluyordu tablo tablo, resim resim…

Evet…

İşte böyle anlatılması zor, yakın tarihimize ışık tutacak Yassıada’yı bir zamanlar cehennem adasına çevirenlerin esamisi okunmazken günümüzde ya da nefretle anılırken dün olduğu gibi; demokrasi için, memleketi için, millete hizmet için çıktıkları yolda bedeli canlarıyla ödeyen, bu ülkenin yetiştirdiği en mümtaz ve başarılı devlet adamlarından başta dönemin başbakanı Adnan Menderes olmak üzere, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu gibi donanımlı siyasetçiler adına üzülmemek mümkün değildi…

Onları asan zihniyet için, bizimle birlikte salonları dolduran ziyaretçilerin dilinden dökülen sözleri tahmin etmek sizler için zor olmasa gerek…

İşte böyle unutulmaz bir gün yaşadık platform üyesi dostlarla…

Üyelerin dilinden dökülen dualarda hedef belli, adres aynıydı; Kimine rahmet, bazılarına nefret…

Rahmetli babamın vefatından sonra, cüzdanından çıkan Adnan Menderes fotoğrafını hatırladım bir kez daha…

Ülkeye hizmet adına iyi niyetle yola çıkan herkese ve her kesime dualar ve başarılar, aksi yönde hareket edip onlara fırsat vermeyip dünyayı zindan edenlere ise nefret duygularıyla ayrıldım Yassıada’dan, kederli bir şekilde…

Bu vesileyle demokrasi şehitlerine yüce Mevla’dan bir kez daha rahmet, onların bıraktığı yolda ilerleyen, yürekleri bu memleket için çarpan iyi niyetli politikacılarımıza ise “Beyaz güller” gönderelim istedik…