Sadece ülkemize ait diyemeyeceğimiz, bir dizi toplumsal ve ülkesel sorunlarla çalkalanıyor dünyamız…

Ortalık kaynıyor…

Geleceğe dair iyimser ifadeler el çekmiş durumda şimdilik, geçici de olsa hayattan…

Kime rastlasak bir sorunla çöküyor üstüne insanın…

Günlük yaşam hiç bu kadar yorucu, sıkıcı ve endişe verici olmadı, bunca yıllık meslek hayatımda…

Bütün kaygılar azalacağı yerde, giderek artıyor…

Geleceğe dair kırıntı dahi olsa tüm ümitleri alıp götürecek gibi geliyor sıkıntılar, üstüne üstüne insanın…

Yani gelişen ve değişen, hızına yetişilmeyecek dereceye ulaşılmış teknoloji ve iletişim ile gelen zorluğa ayak uydurmakta zorlanıyor toplum…

Halinden memnun olan kişi sayısı giderek azalıyor…

Dokunmaya ve söz söylemeye gelmiyor kimseye…

Barut gibi patlamaya hazır bir toplum anlayışı çıktı son zamanlarda…

Dünyanın en zengin ülkelerinde dahi hayatı zorlaştıran öyle haberler izliyoruz ki hayrete düşürüyor insanı…

Gelecek nesiller adına üzülmemek mümkün değil…

Binlerce kilometre ötelerden gelip Ortadoğu’ya, “doğalgaz, maden ve petrol yataklarına çökme yarışında” önüne geleni karınca misali ezip geçen acımasız devletlerin açtığı dünyevi huzursuzluklar, insanlığı adım adım felakete taşıyor…

Amerika-Rusya restleşiyor…

Sonun başlangıcı mı olacak yoksa!

Endişe diz boyu…

İnsanların mutluluk duyguları kaybolmaya yüz tuttu…

Hal genel manada böyle sürüp giderken biperva, bu kaos ortamının göbeğinde varlık mücadelesi veren ülkemizde, kaymak tabaka devletin yanında olacağına, sessizce satıp savıp ne varsa, kendisine farklı bir yaşam tarzı oluşturmak adına, yangına su taşıyacağı bir zamanda, kaçıyor ve ülkesini daha da zorda bırakacak şekilde hareket ediyor…

Bütün bu zor ve sıkıntılı süreçte devlet ayakta durabiliyorsa, içerdeki sağduyu sahibi, vatanperver ve inançlı insanlar sayesinde olsa gerek…

İşte böyle bir ortam oluştu coğrafyamızda…

Yangın çıktı çıkacak…

Bu ümitle el ovuşturup olayı devletler sorunu olmaktan çıkarıp, siyasi mesele haline getirip yangına körükle gidenlerin şerrinden Allah bu ülkeyi korusun…

Böyle durumlarda beni ümitli kılan tek şey, toplumda “Konu memleket meselesi ise gerisi teferruattır” şeklindeki anlayıştır…

Bir felaket halinde böylesi bir yaklaşımla birleşen ruhlara ihtiyaç, dünden daha fazla bugün…

Öyleyse sen-ben, sağcı-solcu, şucu-bucu anlayışından bir an önce sıyrılıp ay yıldızlı bayrağımız altında kurşundan askerler haline gelme zamanıdır…

Efendiler!
Bizim için bir başka tercihin olmadığı bir dünyanın ortasındayız…

Ya var olacağız bu coğrafyada ya da?

Onu yazmaya yüreğim yetmiyor…

Bir başka çıkış yolumuz da yok deyip, her zor durumda zafere koşmasını bilen bu aziz millete yine öyle bir huzur ortamı oluşması adına “Peygamber çiçekleri” gitsin istedik…