Bir millet kendi diline bu kadar mı yabancılaşır!

                  Yüzyıllarca kullandığı kelimeleri  atar da, Batı’nın, emperyalistlerin, bize kastedenlerin, ezeli düşmanlarımızın, tek dişi kalmış canavarların dilini, kelimelerini alır mı?

                  Bir milletin evlatları, adını “Hans” koymaz da, dükkanına, alışveriş merkezine, oteline, yemekhanesine, kahvesine, kahvehanesine Hans’ın isimlerini nasıl koyar?

                 Yatakhaneyi “ otel, motel, hotel”, yemekhaneyi  ya da aşhaneyi “restoran, lokanta” yaptık. Kahveyi“cafe,” kahvehaneyi “cafeterya.” Tanıtımı “lansman,” berberi “kuaför,” pideyi “pizza,”    top sahalarımıza, boğa güreşi yapılan yerlerin adı “Arena” yaptık. Ceride kelimesi  İtalyanca “gazete,” meclis “parlamento,” büyük kelimesi “grand” oldu.

                 Asırlardır kullandığımız kelimeleri, bir yandan uydurukça ile yok ederken, daha  acı olanı da “Latin” kökenli kelimelere alabildiğine  kapı açtık. Mükafat kelimesi, önce “armağan.” Sonra “ödül” oldu. İhtimal “olasılık,” cevap “yanıt,” imkan “olanak” oldu.

                Halkoylaması “referandum,” hizip  “parti,” güle güle  “bay bay,” teşekkür “mersi,”  vekil “parlementer,”  bakkal  “market,” iş merkezi “plaza,” kule  “tower” oldu. Bir millet, bırakınız geçmişini, “İstiklal Marşını” bile anlayamaz, yüzyıllar şöyle dursun, elli sene öncesi ile aynı dili konuşamaz oldu.

               Yer altında kalmış fosil medeniyetleri kazıp çıkardık, şehirlerimize, işyerlerimize ad olarak koyduk, ölmüş uygarlıkları yeniden dirilttik. Şehir isimlerimize, tarihin köhne devirlerinden bize ait olmayan gavurca isimler bulduk. VE ŞEHİRLERİMİZİ YABANCILAŞTIRAN  GAVURCA TABELA İSTİLASI!

               Çok geçte olsa C. başkanının 8.Uluslararası Türk Dil Kurultayı  konuşmasında, konu ile ilgili söylediklerinden mühim kesitler şöyle:

             “Bir özentidir gidiyor, kendi dilimizin zenginlikleri varken bu özentilerle biraz ağır olacak ama hayvanların yarıştırıldığı Avrupa'daki arenaları kalkıp spor salonlarında isim olarak kullanmak pek de kibar değil, şık değil.”

            “Ne güzel kıraathanemiz var. Bunlar yerini kafeteryalara, kulüplere terketti. 'Clup' bu benim değil ki, bütün bu tabelaları sökün, bu senin hakkın, en doğal hakkın. Neyi müsaade edersen onu asmak zorunda.”

            “Kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o milleti çökertiyor. Biz işte böyle bir suikasta maruz kalmış bir milletiz.”

              Başbakan Yrd. Türkeş de aynı yaraya parmak basarak ve çok geç kalarak söylediklerinden birkaç paragraf şöyle:

"Son dönemde inşa edilen büyük ve gösterişli binaların, alışveriş, ticaret ve eğlence merkezlerinin, toplu konutların, hastanelerin, açık ve kapalı spor alanlarının adları yüzde 90 oranında yabancılaşmıştır.

İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerimizle veya sadece turistik yörelerimizle sınırlı kalmayan bu özenti ve duyarsızlık hali, 'Burası Türkiye mi?' dedirten çirkin ve sevimsiz bir manzaranın neredeyse ülkemizin tamamına hakim olmasına yol açmıştır.”

            “Ön adları yabancı olan bu mekanların 'Tower, plaza, mall, center, rezidans, center, club, arena, hospital' gibi genel adlarının da yabancı olmasının Türkçeye, Türk kültürüne, milli ve yerel mimarimize, ortak yaşama alanlarımıza, sosyal ve medeni hayatımıza verdiği zararın önüne geçmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?”

            “Belediyelerimizin ve ilgili kamu kurumlarımızın bu konuda bir an önce harekete geçmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin Meclisimizce yapılmasının zamanı hala gelmemiş midir?"

               Evet. Konuyla ilgili olarak,17 Mayıs'ta Resmi G.de  "Başbakanlık Genelgesi" ile bütün kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve basın yayın kuruluşları "2017 Türk Dili Yılı" etkinliklerine destek ve katkı vermesi konusu dile getirilmiş.

               Fiiliyata geçmesini ve tüm vatandaşlarımızın, ama hususen TDK, MEB, Kültür Bakanlığı, Üniversiteler, basın ve özellikle de belediyelerin harekete geçip, ne kadar yabancı isim ve tabela varsa indirilmesini ve bundan böyle müsaade edilmemesini, Fransa da Fransızca da olduğu gibi, “Türkçe’yi koruma yasası” çıkarılmasını şiddetle arzu ediyor, bekliyoruz.