Türkiye’nin dindarlığı çok karmaşık bir meseledir. Nasıl ki Osmanlı’nın yıkılışı bir maddeye bağlanamaz ise Türkiye’nin dindarlık zafiyeti de bir meseleye bağlanamaz. Öncelikle Cumhuriyet öncesi zafiyet ve bozulmaları göz ardı etmemeliyiz. Modernleşme ve batılılaşma o dönemde başladı daha sonra yeni rejim ile İslami değerlere tamamen sırt dönüldü. Kimse kendini Diyanet kuruldu; tefsir ve hadis kitapları yazıldı diye kandırmasın. İşin gerçeği maneviyata açılan tüm kapılar ve müesseseler kapandı ve yıllarca eğitimden ve öğretimden din sürgün edildi. Ve hala tam yerine oturtulmadı. Gözle görülür şekliyle toplum baskı, yasak, mahkeme, idam ve cezalarla yeni hayata adapte edildi.

Merhum İktisat tarihçisi Mehmet Genç’in (D. 1934- V. 2021) itirafıyla: "(1960-70 yıllarında ) dini bütün bir Müslüman kim olur? Köylü, hademe, işçi filan olurdu. Yani okumuş, yazmış ütülü pantolon giyen bir insanın namaz kılması akla gelmezdi. Garip ama maalesef böyleydi. Mülkiyede beş yüz kişi okuyorduk, cumaya giden üç kişi vardı."

28 Şubatta Kocatepe camiinde cuma namazı kılan rütbesiz bir polisin şikâyet edilircesine kamerayla çekilen filmlerini unutmadım. Hatta 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özal’ın görevdeyken cumaya gitmemesi gerektiği eğer giderse resmi makam arabasıyla gidemeyeceği uzun uzun tartışıldı ve sivil bir arabayla cumaya gitmek mecburiyetinde kalmıştı. Hatta mezar taşına ruhuna fatiha yazılamaz zira laikliğe aykırı tartışmaları hala kulağımdadır. 9. Cumhurbaşkanı ise İslam köylü olmakla övünmesine rağmen başörtülü okumak isteyenler Arabistan’a falan gitsin diyebilmişti. Ramazanda milletin gözüne bakarak. 10. Cumhurbaşkanı ise adı Ahmet olduğu halde Ramazanda gündüz milletin gözüne baka baka suyunu rahatlıkla içmişti. Daha geriye gitmeyelim. Daha neler gördük neler. “Siyasi hayatıma mal olsa imam hatipleri kapatacağım diyen ve örtülüleri meclisten kovan başbakanlar yaşadı bu ülkede. Söz birden uzadı, neyse sadete gelelim. Ülkemizde tüm olumsuzluklara rağmen olumlu işler ve yönlerde vardır. Eskiden cami imamların ücreti yüz teneke buğday vs hububat ve ödenirdi. Buğdayı, mısır, fındığı alamayan imam görevi bırakırdı. Şimdi maaşlar tıkır tıkır ödeniyor. Biz imamlar yeterli olmasak da -ki sizin tercih ve çocuklarınızız biz- peki sizler neredesiniz ey halkım. Camiler sabah namazı boş ve diğer vakitler de ise katılım oranı çok düşük. Suçu sadece diyanete ve bize atmakla ahirette kurtulamazsınız. Sanki biz imamlar yetersiziz de diğer branşlar olması gereken gibi mi? Asla. Ülke birleşik kaplar gibi her yer aynı ölçekte başarı ve başarısızlık sunuyor.

Sonuç olarak hangi parti ve fırkadan olursanız olun eğer Müslümansanız ilk vazifeniz namaz ve cemaate katılımdır. Ne dalgalanan bayrak, ne de okunan ezanlar camileri dolduramıyorsa Müslümanlığımız sorgulanmalıdır. Kendimizi kandırmayalım lütfen. Zaten gerçek Müslümanlık her hal ve durumda dine ve salih amele sahip çıkmak değil midir? Biz hocalar yetersiz olsak da, hiç olmazsa siz bu dine ve namaza LÜTFEN sahip çıkınız.