Şehirde ne İstanbul seçimi ne olumsuz piyasa koşulları ne de yaklaşmakta olan bayram özlemi konuşuluyor…

Varsa yoksa Sakaryaspor’un Salı günü Bursa’da oynayacağı final maçı…

Söz birliği edilmişçesine heyecan şimdiden kapladı ortalığı, tavan yaparak…

Bayrakların çoğalışı böyle olduğunu gösteriyor zira…

Yıllarını spora vermiş, üstelik bu takımın kuruluş kadrosunda aktif futbolcu olarak yer almış, üç dönem de yönetim kurullarında görev yapmış bir spor adamı olarak nereye gitsek, hangi cadde-sokakta dolaşsak konu dönüp dolaşıp final maçına getiriliyor…

“Maç ne olur!

Şampiyon olabilir miyiz!

Takımda sorun var mı!

Mali sıkıntı ne alemde!”

Böyle ya da benzer sorular alıp başını gidiyor…

Hal böyle olunca, bize de taraftarlarımızı bilgilendirmek düşer elbette…

Yeşil siyahlı ekibin geçen yıl bilinen nedenlerle Mersin’de, rahatça kazanacağı şampiyonluğu elinin tersiyle itip rakibine adeta ikram edişini henüz unutmuş değiliz…

O finalin kaybedilmesinin perde arkasını anlatıp da kafa karıştırmak yerine, gelinen noktada takımımızı ve rakibi Karagümrük’ü ele almak ve yorumu bu temel üzerine oturtmak, sanırım daha doğru bir tercih olacaktır…

Büyük finale böyle bakınca favori takımın, Samsunspor gibi bu grubun bizim kadar iddialı ve güçlü rakibini eleyerek belki de en zor engeli aşıp, sonra da bize Süper Lig’e çıkmadan önce de hep ters gelen Sarıyer’i kolayca saf dışı eden takımımızı Karagümrük’ün zorlayacağını düşünmek dahi istemiyorum…

Beni bu doğrultuda ümitli olmaya götüren en önemli kriter, bu süreçte “bir kazanıp bir kaybeden” seride sıranın “kazanmaya” geldiğidir…

Sanırım bu seri bozulmayacak…

Zira Sakaryaspor, play offta oynadığı maçlarla bunu hak eden takım olduğunu açık seçik ortaya koymuştur…

Bunun yanında, daha önce de takımının başında final maçına çıkan, her yönüyle efendi bir çalıştırıcı olarak, formasını giydiği takımın bağrından çıkan Şaban Yıldırım’ın hocalık şansı ve de Bursalı spor severlerin destek sözü, gelecek şampiyonluk kupasının ayak seslerini şimdiden duyar hale getiriyor, bizi…

Evet…

İşin bundan gayrısı o günü iple çeken ve şampiyonluk ateşiyle yanıp tutuşan vefakar taraftarlarımıza kalıyor…

İki sonuca dayalı final maçını, aksi de olsa neticeye rıza gösterip kabulde, bu ilin spora bakış açısını ortaya koyması yönüyle taraftarlarımıza önemli görevler düşüyor…

Play off maçlarında bir-iki kendini bilmezin sahaya fırlattığı su şişelerinin faturasını yeni sezonda çok ağır biçimde çekecek Sakaryaspor…

Zira cezalar kolay katlanılır gibi değil…

Şimdi yazık olmadı mı Sakaryaspor’a…

Bunun dışında, örnek tavır sergileyen vefakar ve dahi cefakar taraftarlarımıza ve de onlara öncülük eden tribün liderlerine; hakemle dalaşmak, rakip takım taraftarları ile kapışmak yerine, maçın 90 dakika olduğunu düşünerek kendi takımlarını desteklemek gibi tarihi bir sorumluluk da düşüyor…

Zafer için gerekli sükuneti sağlayıp neşe içerisinde şehre dönüp Çark Caddesinin yıllar sonra bir kez daha bayram yerine çevrilmesi, ancak böyle centilmence bir tavır sonucu elde edilir…

O nedenle ve de önemle uyarmak istedim taraftarlarımızı bir kez daha ve de şimdiden, gazamız mübarek olsun diyerek…

Bu duygularla yeşil siyah sevgisiyle dolu gönüllere, istedim ki  “Beyaz güller” gitsin…