“Namazda bir miktar Kur’an okumak farzdır. Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre bu miktar, en az üç kısa âyet veya bu miktarda bir sûre olmalıdır. Özellikle Fâtiha sûresinin okunması vaciptir. Dolayısıyla namazda Fâtiha sûresi okunmakla, hem farz kıraat hem de vacip yerine getirilmiş olur. Ancak Fâtiha’dan sonra üç kısa âyet veya bu uzunlukta bir sûre okumak da vaciptir. Bu sebeple, farz namazların ilk iki rekâtında, sünnet namazların tüm rekâtlarında Fâtiha’dan sonra sûre ya da birkaç âyet okumayan kişi vacibi terk etmiş olur. Unutarak terk edilmesi sehiv secdesini gerektirir. Kasten terk edilmesi halinde ise namazın iadesi vaciptir. Şâfiîlere göre ise kıraat farzının yerine gelmiş olabilmesi için asgari olarak Fâtiha’nın okunması gerekir. Buna ilaveten bir sûre veya birkaç âyet daha okumak ise sünnettir. Konuşma yetisine sahip kişinin namazda Fâtiha ve diğer sureleri, dili ve dudağı kıpırdatmaksızın ve ses çıkartmaksızın zihinden geçirmesi okuma (kıraat) sayılmaz. Böyle yapmakla namazın rüknü olan kıraat yerine getirilmiş olmaz. Kişinin kendi duyabileceği bir sesle, fısıldar gibi, harfleri yerlerinden çıkartarak ve eğer yanında başkaları varsa onları rahatsız etmeyecek bir şekilde okuması gerekir.” (Diyanet)

Özellikle belirtmek istediğim husus namazlarda Fatiha suresinin dışında okuduğumuz Kur’an ezberlerinin az olması ve hep aynı sure veya ayetlerin okunuyor olmasıdır. Kendinize sorun, kaç sure ezbere biliyorsunuz? Ya da camideki din görevlisini dikkatle dinleyin Kur’an’dan nereleri okuyor? Cemaatin ezberi az olunca bu eksiklik bazı görevlilere de sirayet ediyor.

 Kimseyi kırmak ve üzmek istemem fakat çoğumuz namazda ki kıraat yönünden çok mu çok eksiğiz. Özellikle camilerde bu daha da göze batmaktadır. Her şeyimizde bolluk ve çokluk varken on yıldan elli yıla kadar namaz kıldığımız veya kıldırdığımız halde namazda kıraat konusunda neden cimri ve eksiğiz? Bu konu üzerinde düşünür müsünüz? Veya bizleri uyarır mısınız?

KAMU SPOTU

Kamu spotunun ne olduğunu anlatacak değilim. Televizyonlarda yayınlanması mecbur olan duyurulardır. Bunların kimisi yayınlanırken kimisi de reddedilmektedir. Kamu spotlarının bazısı aile, toplumsal yaşam, güç dengesi, sosyal sorumluluk açısından endişe verici olduklarını izliyoruz. Bir anlamıyla yarı devlet ilanı şeklide devam eden bu yayınlar insanımızı bazen yanlış yönlendirmektedirler. “Kamu” kelimesi çeşitli yönleriyle güçlü ve sihirli bir kavramdır. Özellikle iki anlama işaret etmektedir. “Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü. Bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme”

Bir yönüyle devlet, diğer yönüyle halka dayanan bir manası vardır. Bu sebeple kamu spotları insan, cinsiyet, aile ve istikbalimize ait konularda daha faydalı ve daha yönlendirici olmalıdır. Kamuya saygı sadece reklamı yayınlamak değildir. Sosyal ve psikolojik yönlerinin de düşünülmesi gerekir. Yanlışın özendirilmesi çare bulunmaz dertlerin habercisi olabilir.