O yıllarda çalıştığım kurumun 2015 yılı Değerlendirme Toplantısına, Motivasyon Konuşmacısı olarak Semih Saygıner’in davet edildiğini öğrendiğimde ayrı bir sevinmiştim. Buna sebep, çok başarılı bir insan olmasının, defalarca Türkiye ve Dünya Şampiyonu olmasının yanında, ikimizin de aynı şehrin ve birkaç yıl farkla aynı dönemlerin çocukları olmamızdı. O daha 80’lerde “efsane” olmuştu ve zirvedeki konumunu bu günlere kadar sürdürmeyi başarmıştı. 
Daha 14 yaşında iken bir trafik kazasında anne ve babasını kaybeden Semih Saygıner’in sıra dışı hikayesi, uğruna bir dönem garsonluk yaptığı bilardoya, spor olarak bakılmayan ve küçümsenen yıllarda başlamıştı. O yıllarda henüz bir federasyon bile yoktu. Üniversitelerden ve özel kuruluşlardan konuşmacı olarak bir çok davet almaya başlayınca hikayesini çok daha etkileyici hale getiren bir sunum hazırlamış ve içinde yer alan yöneticilik ve liderlik konularını dinleyenlere bir “Stand Up” tadında sunmayı başarmıştı. Çünkü her zaman yaptığı gibi işine çok sıkı hazırlanmış, diksiyon, lehçe ve oyunculuk dersleri  almıştı. 
Bizim toplantımıza katıldığında, 2007 yılında Federasyondaki Liyakatsiz Yönetim ile yaşadığı problemler nedeni ile kariyerini dondurmuş olduğundan ve tam 7.5 yıl ara verdiği bilardoya değişen Yönetim ile geri döndüğünden bahsetmişti. “Oyunu çok çalışan kazanır” diyerek yine çok çalışacağını ve yeniden dünya şampiyonu olmak için kendisine söz verdiğini belirtmişti. 
Yakın zamandaki bir röportajında, geri döndükten sonra tekrar şampiyon olana kadar geçen son 7 yılda yaşadığı zorlukları nasıl yendiğini anlattığı bölüm, ayrı bir motivasyon konuşması olabilecek nitelikte.
O bölümleri sizin için şöyle özetledim:
“Federasyon Yönetimi değişti ve ben tekrar başladım. 7.5 yıla yakın bir süre geçmişti ve çok şey değişmişti. Kelimenin tam manası ile turnuvalarda fena dayak yedim. Oyuncuların sayısı ve kalitesi artmış ve tekniklerde çok değişiklikler olmuştu. Sıfırdan başlamıştım. Sıralamada çok gerilere düştüm. Bir uzvunu yitiren insanlar uzun süre o uzvu varmış gibi hisseder ve bazı yanılmalar yaşar, bende aynı durumdaydım ve o günlerdeki bilardo ile bu günlerdeki bilardo arasındaki farkları algılamakta sorun yaşadım. Fakat pes etmedim. Gelişmelere adapte olabilmek için sıralamalarda yükselmek ve hatta dünya şampiyonu olmak için kendime format atmam gerektiğini idrak ettim. Herkesin kas yapısından, düşünce yapısından ve alışkanlıklarından kaynaklanan bir yürüyüşü vardır, adeta ben 50 yaşımdan sonra yürüyüşümü değiştirdim. Tekniklerimi hem değiştirdim hem geliştirdim. Çünkü kendime söz vermiştim. Yaşım kaç olursa olsun ben tekrar dünya şampiyonu olmak istiyordum.”
Yabancıların ona taktığı isimle “Mr. Magic” 7 yıl önce kendisine verdiği bu sözü, 4 Aralık 2021 tarihinde tutmayı başarır. 1994 yılındaki ilk dünya şampiyonluğundan tam 27 yıl sonra ve 57 yaşında tekrar Dünya Şampiyonu olur.  
Yapılan bir araştırmaya göre her iki gencimizden biri hayatından memnun değil ve ülkesini “yaşanmaz” buluyor. Bu durum, yurt dışına göç eden ve veya göç etmek isteyen gençlerimizin sayısında da önemli bir artışa neden oluyor. Haklı olduğumuz konular var muhakkak. Şartlar her geçen gün daha da zorlaşıyor. Fakat hayat bize şu soruları sorsa nasıl cevap verirdik, bir düşünmekte fayda var:
- Günlerimizin, saatlerimizin ve hatta ”şimdi”nin hakkını vererek mi yaşıyoruz?
- Vaktimizi “doğru işlere” ve “hak eden kişilere” mi ayırıyoruz? 
- Yeterince bildiğimizi düşünüp kendimizi geliştirmekten ve öğrenmekten vaz mı geçtik?
- Acısı gramla ölçülen “disiplin” yerine, acısı tonla ölçülen “pişmanlığı” mı seçtik?
- Bir konuda çok iyi olmayı, yaptığımız işin şampiyonu, ya da “en iyisi olmayı” istedik mi? Ve bunun için gereken zamanı ayırdık mı?
- Uzaklaşan, kaçan, terk eden olmak yerine “ait olduğu yeri güzelleştiren” olmayı düşündük mü?
- 57 yaşında şampiyon olunabildiğini, sağlık olduktan sonra hiçbir şey için geç kalınmadığını ve yaşımızı bahane edemeyeceğimizi idrak edebildik mi?

Eğer bu sorulara müspet cevaplar veremezsek gittiğimiz hiçbir yer bizi mutlu edemeyecektir. Bu sorulardan önce genellikle, “hayatımızdan ne kadar memnun olduğumuz” sorusu gündeme gelmektedir. Oysa Dünya Şampiyonumuzun hikayesini ve zorluklar karşısında pes etmemiş insanlarımızın hikayelerini düşünürsek, kanaatimizce sorulması gereken asıl soru belki de şudur:
-Hayatımız bizden ne kadar memnun?